AYRILIKTIR FERMANIMIZ
Daha ayrılığın gözyaşları kurumadan
Özledim seni vuslatın kadını Vurgunlar yiyorum, yokluğun tenhasında Ben sana vurgunum, vurgunlarsa hep bana Oturup hazan yapraklarının arasına Hani ayrılık yok diye yeminler ederdik Hani gözlerimiz ilmik, ilmik aşkı dokurdu Şimdi sözlerimiz kesif, kesif ağlıyor Güneş her gün doğacak, her gün batacak da Ben akasyamızın altında hep seni bekleyeceğim Ve her günün ardından sen gelmeyince Hüzün çökecek bizim olmayan kente Sen gittin öksüz bıraktın beni de, bu şehri de Sürgünüyüm senin gibi bende bu şehrin Şehir bana küskün, ben şehre küskün Bir seni sığdıramadık ne yüreğime, ne koca şehrin bağrına İçimde ukde kaldı yaşanmamışlıklarımız Yıldızlar kayacaktı, dilekler tutacaktık Bir kızımız olacaktı, sana benzeyecekti Gözleri ela, saçları kıvır kıvır, adını ben koyacaktım Hayallerimiz vardı, güzel günlere dair Suyundan avuç, avuç içeceğimiz ırmağımız Ormanlar içinde, tahta barakadan bir evimiz Önünde aşkımızın şahidi, akasya ağacımız olacaktı, Mademki ayrılıktır fermanımız Kurulsun darağacı, yarım kalsın aşkımız Akacaksa bu aşk için, aksın kanımız Yeter ki, sessizce çekip gitme benden Erken çöktü aşkımızın üstüne karabulutlar Mademki gidiyorsun, her şeyi yak, yak da git Anıları yak, sevdamızı, umutlarımızı, yarınlarımızı Hatta beni de yak, yak da bu şehirde, Beni yokluğuna mahkûm etme Ünal TÜRKOĞLU |