duysam sesini
karlı dağların etekleri değer suya
masmavi bir ay ışığı yansır o mavi suya gece kararır ılık sesiz sakin bir rüzgar seni dalgalandırır bir yandan vakti gelir gün doğar ufuk kızıla boyanır yine sana yansır rengarenk ışıklar gökyüzü az beyaz bulutlu bu gün iki dağ arasında dalga dalga dalgalanırsın yunuslar oynaşır sularda kumsalın kirlenmemiş kumlar bembeyaz bir bakınca kıyıdan görüyorum saflığını içini ta derinliklirini duyuyorum o engin vazgeçilmez sesini gerek yok kulağıma deniz kabuğu dayamaya gerek yok bahane aramaya tek nefesim ve senin sesin var artık beni sana seni bana anlatmaya gün batımı yaklaşır tırmanıp bir ağacın dalına seyre dalsam rengini duysam sesini senden uzak olsamda sesin kulaklarımda yankı bir sandal varken üzerinde suların sessizce yol alırken bu sandal sensin onunla konuşan sessiz sakin sedanla dertleşen gülüşen oynaşan martılar konduğunda suya bambaşka dalıp çıkışları ürkütücü masum değil hırçın ama gördüğüm büyüleyici suların duyduğum etkileyici masum haykırışların |