İman ve İbadetten mahrum bir hayatın, Ruhaniyetinde maneviyat ve fazilet, Maddiyatında ise lezzet ve kıymet yoktur.
İnsan ruhu dünyaya ait olmadığından aradığı ve hasretini çektiği şey dünyada yoktur. Huzur, mutluluk ve saadeti; İman, ibadet ve itaatten kaynaklanan zevk-i ruhaninin dışında arayanlar kısa bir zamanda aldandıklarını anlarlar, amma imansız, ibadetsiz gaflet ve isyan içinde geçen zamana yazık olmuştur. Ölürken zengin veya büyük makamların sahibi de olsak.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Zamana Yazık Olmuştur. şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Zamana Yazık Olmuştur. şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
İlginizden dolayı Teşekkür ederim. Sorunuza gelince! Ruh ibadetten lezzet almayınca yapılan ibadetin faydası varmıdır?
Soruyu şöyle sorsak sanıyorum daha doğru olur. Nefis ibadetten haz duymaz lezzet almazsa, istenmeden yapılan ibadettin faydası olurmu?
Evet. Zaten ibadet, ahlak ve adalet duygu ve sorumlulukları nefsin hoşlanmadığı ve hoşlanmayacağı şeylerdir. İbadet beslenmek zorunluluğu ile yediğimiz nimet gibi olsaydı; Allah yapanı cennet ile teşvik, terk edeni ise cehennem ile tehdit edermiydi.
Dikkat edilir ise Nefis İbadet ve benzeri hayırlı ve gerçek manada faydalı şeylere muhalif ve isteksizdir. Zaten hayattaki akıl, ilim ve irade testimiz; Nefsin arzu ettiklerini terk, İsteksizlik gösterdiklerini ise sabır ve kararlılık ile devam ettirmek değilmi?
İbadetlerin başında, nefis adına isteksizlik, sonunda ise Ruh adına haz ve mutluluk vardır. Başındaki isteksizliğimiz, imtihanımız. Sonundaki haz ve mutluluğumuz, ibadetin devamı adına verilmiş ilahi PİRİMİMİZdir. Haramlar da ise iş tam tersine cereyan eder. Başında nefis adına istek, işlerken lezzet, ama sonunda pişmanlık ve ikaz nitelikli kayıp ve zararlar.
Allah nefsimizin itibar ettiği işlerin esiri olmaktan muhafaza buyursun.
Dost insan oğlu dünyaya ait değil doğru....Bura bir durak ondandır ki nefis doymaz arar ve ister ne bulursa bulsun daha fazlasını bekler...Zira istediği burda yoktur bilmez ALLAH bizi affetsin...sevgiler...
Değerli Kadri Kardeşim. İlginizden ve değerli yorumnunuzdan dolayı teşekkür ederim.
Bizim gibi kaprisli insanlar bile pişmanlık ve mahcubiyetini belli edenleri af ettiğimize göre; Rahman ve rahim, Settar ve Ğaffar olan Allah severek yarattığı, sanat ve sıfatları ile donattığı, Tüm kainatı istifadesine sunduğu ve yarattıkları arasında fevkalade önem verdiği kullarını af etmezmi?
Biz af dilemesini bilirsek O af etmesini bilir.
Standard farkı adlı yazımı da ekte gönderiyorum. Saygı ve sevgilerimle.
Yazı (8) İnsanın Standart Farkı.
İnsanın hiç bir şeyle yetinemeyişi; Hiç bir şeyle tam manası ile mutlu olamayışı ve yine hiç bir şeyi devamlı olarak beğenemeyişi; İnsanın fiziksel olarak dünyada yaşayacağı bir şeklide yaratılmış olmasına rağmen, ruhsal açıdan dünyaya ait olmadığını gün gibi açık bir şekilde göstermektedir.
Bu konu, dünyada insandan önce yaratılmış, insandan daha fazla yeteneklerle donatılmış olan varlıklar ile mukayese edildiğinde kolayca anlaşılabilir.
Hayata ve hayat şartlarına insandan daha kolay ve daha kısa zamanda intibak gösteren, insanla basit bazı şekil farklarının dışında aynı organ ve azaları taşımalarına rağmen, herhangi bir kültür geliştirememiş, medeniyet kuramamış olan hayvanlar ile insanlar mukayese edildiğinde iddianın ispata ihtiyaç bırakmayacak kadar açık olduğu görülebilir.
Hayati temel ihtiyaçların temin ve tatbikindeki farklara bakmalı.
Tüm canlıların ortak temel özellikleri olan üreme, beslenme ve dinlenme işlevlerine ve insan ile aradaki temin ve tatbik tarzlarından sadece yeme içme ve uyku hallerini dikkatlerinize arz etmek istiyorum.
Canlılar, yaşamak için beslenmek (yemek) zorundadır. Dünya standardında yaratılmış olup, daha üst bir hayat standardına hazırlık aşaması olmayan hayvanlar; yeme işini hiç dert edinmemiş, türüne göre kendisine ihtiyaç olarak ilham olunan yiyeceğinin ne temininde bir gayret ve çalışması; (inek ot yer ama ot ekmez, ot stoklamaz, tohum geliştirmez.) Ne de istifade adına iyeceklerini yerken damak zevkine göre herhangi bir muamelesi yoktur.
Fakat bir de insana bakalım. Yiyeceklerimizin genelini doğal ortamda bulduğumuz halinde bırakmamış, onları kendimize göre ıslah edip adına ziraat ve hayvancılık dediğimiz bir bilim dalı haline getirmişiz.
Bununla da kalmayıp, yaratılış itibariyle en mükemmel olan mahsulleri üretim alanlarından geldiği hali ile tüketmeyip, onları bin bir zahmet ve gayretle bir mutfak kültürü oluşturup, kimini soymuş, kimini doğramış, kimini pişirmiş, kimini haşlamış, kimini kızartmış öyle beslenme alanına sunmuşuz.
Bununla da yetinmemiş, ‘masa’ demişiz, ‘sandalye’ demişiz, ‘tabak’ demişiz, ‘tencere, kaşık, çatal, bıçak demişiz, tuz, biber, sos demişiz. Sonuç olarak sadece bir yemek yemişiz. Yani sadece beslenmişiz.
Sair canlıların hiç dert etmediği, sıkıntı çekmediği, kültür geliştirip, medeniyet kurmadığı bir alandaki bu tatminsizliğin, bunları bile yetersiz bulup arayışlar içinde oluşumuzun sebebi, sanıyorum yazımızın başındaki iddiamız olan yaratılmış olduğumuz hayat Standard farkımızı arama ve ona uygun bir ortam hazırlama gayretinden başka bir şey olduğunu sanmıyorum.
İnsan, dünyada yaratılmış olup, yaşatılıyor olsa bile, dünya onun için sadece ve sadece yaratılmış olduğu cennet hayatının standardını kazanabilme adına bir eğitim alanından başka bir şey değildir.
İkinci ve basit bir örneği daha dikkatinize sunmak istiyorum. Aslında bunlar bilinmeyen şeyler olmadığı gibi, hepimizin bizzat yaşamamıza rağmen sadece dikkat etmediğimizden dolayı gözümüzden kaçan, insanın farkı ve insan hayatın gerçekleridir.
Dinlenme ihtiyacımız olan uykuyu sair canlılarla mukayese edelim.
Onlar doğal ortamlarında adına in veya yuva dediğimiz; sade, masrafsız, zahmetsiz ve rahat ortamlarında bizden daha güvenli bir şekilde istirahatlarını gerçekleştirmelerine rağmen; biz insanlar, ev demiş bir mimari kültür oluşturmuşuz. Karyola ve mobilya demiş, marangozluk ve sair yan kollarını meslek olarak geliştirmişiz. Yatak, yorgan, yastık, çarşaf, nevresim vs. demişiz, rahatımızı bozup uykumuzu kaçırmışız.
Bütün bunlar neden? Acaba sadece açlık duygumuzu tatmin ve karanlık basan gecede çevrede gezemediğimizden dolayı uyumuş olmak için mi?
Yoksa ruhlarımızın yaratılmış olduğu, hasretini çektiği ve aramakta olduğu cennet standardını yakalama gayret ve mücadelesi olmasın mı? Bu konunun başka izahı olabileceğini sanmıyorum.
Son nefesimize kadar, kurtulma umudumuz var, Af edilme şansımız ve hakkımızda. Amma umudumuzu kaybetmeden ve şansımızı kötüye kullanmamak kaydı ile. Umarız ki aldanmışlığımızın farkına varıp, İçimizden samimiyet ve ciddiyet ile his edeceğimiz pişmanlık ve mahcubiyet, kaybetmek üzere olduğumuz saadeti ebediyeyi tekrar kazanma bahtiyarlığına ulaştırır.
İlginizden ve değerli yorumunuzdan dolayı teşekkür eder. Kazananlardan olmannız dilek ve temennilerimle.