GÖNÜLBir güne gülmeyen yüzle başladın, Bozulmuş bağda ne arasın gönül. Çileli ömründe, gülü taşladın, Ormansız dağda ne sararsın gönül. Tohum ekilmeyen çorak tarlada, Terbiye görmeyen çocuk barlarda, Korunmayan çiçek soğuk karlarda, Doğmamış sevgiyi, sorarsın gönül. Anan, baban ölmüş dökülen evde, Ağacı kurumuş sökülen çevre, Ruhları tarumar canları sev de, Kaybolan insanlık, yeşersin gönül. Taşlaşmış kalpleri ara sıradan, Hoş et gönülleri sever yaradan, Nemlenir ekilen çıkar aradan, Kuru da olsa ek, biçersin gönül. Umutsuz olmadan bekle yarını, Yaradan verecek senin kârını, Dağıt masumların hep efkârını, Bir gün meyvesini toplarsın gönül. Her türlü tasayı içe atarsın, Yakında asayı ele tutarsın, Elinde olanı tezden satarsın, Bu kafayla erken, batarsın gönül. Hoyrat gül dalına yalnız konmuşsun, Sarmayan kollarda berbat donmuşsun, Dostlar kazığından çokça yanmışsın, Tecrübelenince, bitersin gönül. Beğenip konmazsın ormanda güle, Bir gün döneceksin savrulan küle, Varsın olsun sana yazılan çile, Yarın toprak altı olursun gönül. Mekân seçtiğin bir çalı dalıdır, Her karış milletin özel malıdır, Kıymeti değerli insan nalıdır, Daldan yere hızlı, inersin gönül. Ne güzel kafese koymuş yaratan, Belli ömür geçer nefes sıradan, Alırlar senide bir an aradan, Aheste, aheste, gidersin gönül. Yalan dünya malı yığar coşardın, Elde etmeye yol bulur koşardın, Gerekirse karlı dağı aşardın, Daracık mezara, sığarsın gönül. Yetimi iterek dönerdi başın, Eleştirilince çatardı kaşın, Tabuta konunca yok arkadaşın, Hesabını yalnız verirsin gönül. Dursunî, sözüne değer verilmez, Açmayan ağaçtan güller derilmez, Bir insan her zaman bunca yerilmez, Acep sen ne işe yararsın gönül? 28/11/2006 DURSUN YEŞİL |