Son Değirmenler‘Son’ kelimesi bizde olumsuz bir anlam taşıyor gibi, Benzer bir hikaye taşıyor çocukluğumun değirmeni, Memleket için gerçekten ‘Son’ du, fabrikalaşmıştık, Eskilerden bizde kalan değerleri bir tarafa atmıştık… Dönen taşların üzerine yukarıdan buğday akıyordu, Taşlar döndükçe arasındaki buğday un oluyordu, Dedem kenarda biriken unu torbalara dolduruyordu, Sonra da hak sahibi kışlık erzakını alıp götürüyordu… Değirmen ilkeldi belki ama benim için çok özeldi, Orası bütün çevresiyle rahmetli dedemin iş yeriydi, Dedem hem değirmenciydi hem de iyi bir çiftçiydi, Değirmen döndükçe yan taraftaki tarlasını sürerdi… Köyden uzaktı onun bu mekanı, akan bir su yanıydı, Yanına ulaşmak için herkes suyun üzerinden atlardı, Yaz da olsa serin bir mekandı orası, suya girmezdik, Sonrasında dedemin ürettiği baldan birer kaşık yerdik… Hiçbirini unutamam, hepsi çocukluğumun süsleriydi, Farklı eğlenceler bilmezdim, bunlar mutluluk verirdi, Şimdi hepsi uzaklaştı benden, arasam da bulamıyorum, Görmeye gittiğimde de yıkılmış duvarları görüyorum… |
Bu durumda değirmenlerin de esbab-ı mucibesi kalmamış oluyor.
Şimdi git yıkık bir değirmene sırtını daya ve kulak kesil geçmiş zamanın uğultusuna.
Hikayet etsin sular Ferhad ile Şirin'i...
Ah be Bibim...