Bana Gelen Mektuplar-1
Merhaba Gözlerine,
Yüreğinin Aksi Gözlerine... Merhaba Yüreğine... Merhaba, Her gece yıldızlara bakarak seninle konuşuyorum. Sana şarkılar söylüyorum, şiirler okuyorum. Duyuyor musun beni? Eminim duyduğuna; çünkü sen bana “azıcık yürek varsa hissedilir” demiştin. Oysa senin kocaman bir yüreğin var. Dediğim gibi, her gece şiirler okuyorum; bazısı bildik, bazısı kıyıda köşede unutulmuş, bazısı benim yüreğimden kopup gelenler, hiç bir el, göz değmemiş. İlk kez benim dilimden yuvarlanıp savruluyorlar havaya. Bazen de senin yerine okuyorum: “...Öyle yıkma kendini Öyle mahzun, öyle garip Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne-üstüne, Tükür yüzüne cellâdın, Fırsatçının, fesatçının, hayının, Dayan kitap ile Dayan iş ile Umut ile sevda ile düş ile Dayan rüsva etme beni...” Rüsva etmedim seni, rüsva etmeyeceğim. Başka hayatlarda varmış şu dünyada. Senin sayende tanıdım güzel bir yaşamın kurulabileceği gerçeğini. Çoktan geçtim eski dünyayı yenidünyadan ayıran eşiği ve yeni manzaralar süslüyor artık düşlerimi. Yürürken tökezleyince, yorulunca ayaklarım, sesini duyuyorum. “Ayaklarını yere sıkı sıkı bas” diyorsun. Yürümeyi henüz tam öğrenemedim ama yaşam toprağına ayaklarımı sıkı basıyorum. Her gün biraz daha büyütüyorum yüreğimi; altına girdiğim yükü atmadan omuzlarımı genişletmeye çalıştığım gibi. Her sözün bir mıh gibi çakılı aklıma. Hiç bir detayı unutmuş değilim. Seni benden alabilirler ama aramızdaki bağı yok edemezler, içimdeki sevgiyi, kafamdaki, yüreğimdeki seni asla koparıp atamazlar! Bütün bunlara rağmen, üzgün değilim sanma; sanma ki özlemiyorum seni. Her an, her dakika seninle olmak istemem yetmiyor, ikimizi ayıran duvarları yıkmaya. Üşüyorum, çok üşüyorum; soğuktan değil, içim üşüyor; şairler, yazarlar, büyük büyük bilginler “duygu üşümesi” diyorlar buna. Bunu senden başka kime anlatabilirim, kim anlayabilir ki? İçim sarsılıyor,depremler oluyor yüreğimde.Çığ düşüren bir dağ gibi içimden bir şeyler kopup gidiyor her yerimi kanatarak,seni düşündüğümde.Sesinin buralara varmayışı,sağır ediyor beni.Sessiz bir dünyada dilsiz bir Leyla gibi dolaşıyorum.Gel diyeme ki,acıtır yüreğini..Gelsem,mutlaka tanırsın beni… Geç de olsa biliyorum şimdi. Neden her sabah korku dolu gözlerle gazete sayfalarına baktığını. Neden her sabahı uykusuz karşıladığını. Merak etme herkesten hatta kendimden bile saklıyorum yokluğunun üzüntüsünü. Saklayamayacağımı anlayınca vuruyorum kendimi sokaklara,yürüyorum uzun uzun… Seni arıyorum bütün gördüğüm yüzlerde.Yok işte yok..şu koca dünyada senden başka sen yok! Sen, verdiğin tüm sözleri tuttun hayat karşısında. Başkalarına ağır gelebilecek tüm bedelleri ödedin. Ve çekip gittin, istemeden, senin tercihin olmadan yaptın bunu ve bana da “görüşürüz” dedin. Öyleyse mutlaka ama mutlaka görüşeceğiz. Ben de içimden sana,’sevgimi bir ömür saklarım’ demiştim. Sen duymamıştın. Görüşeceğimiz güne kadar hep böyle kırgın ve ezik yaşayacağım. Ama o büyük gün geldiğinde sadece senin sesin olacak bütün evrende. Her şey, herkes susacak sadece sen konuşacaksın. Sen dostumsun benim. Seni seviyorum tüm kalbimle... Bırakma beni ve ne olursun dön gel hiç ummadığım bir anda. “...Bana yürümeyi öğrettin yeniden El ele ve daima ileri Bir gün ayrı düşsek bile Biliyorum hiçbir zaman ayrı değil yollarımız. Ve aynı ’yol’da yürüdükçe Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir Ayrılsak bile kopamayız...” Sevgi ve umut eksilmeyen yüreğine selam olsun... Mehmet Ali Yazıcı |