bir aşk kaç yakamoz boyudur....Ya,gitmeli bu küfürbaz akşamların tenhalarından Ya, gömülmeli bir begonvilin türkü kokan toprağına… Ya da … Avaz olup, dudaklarına yemin verdirmeli Sır olmalı bir veda sözünün dudak aralığına… Sus diyor, masallarımın sarhoş sokağı sus diyor… Üç vakte kadar, melekler karanfil kokularıyla geçecekler kirpiklerinden Ağzında şeytan taşıyan bir kadını taşlayacak bu kentin yıldızları Gözlerine bir tutam mavi getirecek o çok sevdiğin martılar Cümlelerin pişmanlığını atacak dilinden Gülümseyeceksin bir çocuğun uyku öncesi masal tadında Sonra bir cennet düşleyeceksin unuttuğun yaşının sızısında Ve… Bir ülke yaratacaksın, ıslığı bile yasak olan türkülerin nakaratında… Budala bir gülüşle kuş sürülerine karışıp Başak sarısı umutlar doğuracaksın , ellerinde köy ekmeği kokusuyla… Ya gitmeli bu avuçlarımı terleten yokluğundan Ya, bırakmalı kalbimin pasını bir bulutun aymazlığına… Ya da… Sensizliğin coğrafyasını silmeli yüzümün haritasından Us olmalı bir kum saatinin ayrılık tozunda Git diyor, ezberimin can çekişen alfabesi, git diyor Üç vakte kadar, şiirler hicrana kesecek yas yağacak imgelerinden Köşesinde şair uyutan kaldırımları yıkayacak bu kentin bulutları Saçlarına bir efsun dolusu ak düşürecek o hüzzam şarkıları İçinin ağrısını alacak incitmeden Anlayacaksın, bir yusufçuğun isyanını, hazan öncesi baharlardayken Sonra bir göçmenlik saracaksın hatırladığın yaşının miladına Ve Bir Polyanna yaratacaksın,gözlerini cennet bilen çocukluğum ölürken Eskiyen bir resimle geçmişe gömülüp Sararmış bir deniz kenarında, bu aşk hikayesiyle kefenlenirken… Şimdi gidiyorum… Ne martılar ağlasın ardımdan Ne de deniz yas tutsun Söyleyin… Bir aşk ,kaç yakamoz boyudur suların çığlığında |