tırnak içi "şiir üşümeleri"
Bu gece
Yokluğunla Kutsanacak tüm şiirlerim… Tırnak içi yalnızlık “…..” Dilime doladığım kekeme bir türküyle… Kağıttan gemilerimi uğurlayacağım bu gece Mor bir bulutun kıyılarına Ve Martılar eşlik edecek çığlıklarıyla bu gidişe Sen ! Dilimden besmelesiz geçmeyenim Tesbih tanelerinde üşüyen vurulmuşluğum Ezan nağmelerinde ağaran saçım Oysa Nasıl masumduk bilirsin… Öznesiz bir şiirde soykırıma uğrarken aşk Biz nasıl aşk’tık Allah’ını seversen Henüz, Yüklemlere hiç yenilmemişken… Tırnak içi kahır “…..” Cigarama sardığım efkarlı bir tütünle… Unutkan aklımı dumanlayacağım bu gece Bir kül tablasının bağrıyanık gökyüzüne Ve Şarkılar eşlik edecek bu tükenişe Sen! Tırnağımdaki biriken sızım Parmağımın demir kelepçesi Avuçlarımdaki labirent Oysa Ne kadar yorgunduk bilirsin… Kırılmış bir gururda nadasa bırakılırken aşk Biz nasıl aşk’tık Allah’ını seversen Henüz, Güzlere hiç boyun eğmemişken… Tırnak içi veda “….” Hıçkırıklı bir mendile sarılan yüzümle Gözlerinden son kez öpeceğim seni bu gece Kirpiğimin çığlıkları yıkacak ortalığı Ve Bulutlar eşlik edecek bu serzenişe Sen! Bilincimin nasırlı yüreği Ellerimin günah artığı Yüzümün kırışıklığında çoğalanım Oysa Ne kadar tamamlayandık birbirimizi bilirsin Ne kadar eksiltse de günden güne bizi aşk Biz nasıl aşk’tık Allah’ını seversen Ayrılığa bile şükür demişken Bu gece yokluğunla kutsadım şiirlerimi Önce türkü Sonra tütün Ve daha sonra Tırnak içi vedayla Ve bir ses der ki; Sus artık Ne olur sus Bir daha konuşma…. |