AĞAÇ İLE HASBİHAL.....
Cılız dalların sarkmış, akan suyun üstüne,
Hırçın esen rüzgarın, saklı esiri misin? Yeşillikler dolanmış gövdesinin büstüne, Bu edalı bahçenin yaşlı kusurumusun ? Üzülme kederlenme , dalım kurudur diye, Bak her taraf yeşerdi,baharı görmez misin? Kökün uzat toprağa can hamurudur diye, Güneşte çıkıverdi artık yeşermez misin? Cümbüş geldi toprağa, çiçekler açar bir bir, Aldırma sen rüzgara, bırak öyle bağırsın, Yeşillen güzelleş de , bahardan saraya gir, Beyaz çiçekler açta ,saçın başın ağarsın, Yalnızım diye yanma ,konuş söyleş çimenle, Bak onun hikayesi , aynı senin gibidir, Şarkılar söyleye dur, yanındaki dikenle, Köşedeki pembegül, bahçenin edibidir, Uzatıp dallarını , derdin söyle dereye, Bir dönem kuruduysan, bu çıkılmaz hal mıdır? Bilmemki bu sitemin, bu gidişin nereye, Seni bu kadar üzen bu kuruyan dal mıdır? Kızma kara kargaya ,dallarında gaklasın, Müjdelesin baharı ,şöyle cümle cihana, Gelsin bahçıvan amca, dalların budaklasın, Tomurcuk çiçeklerin ,koku versin her yana, Bakma söyler dururum, bende senin gibiyim, Şu vefasız zamanda , akıp durur mübarek, Ömür denen yazgının ,elli yıl sahibiyim, Bu çarkı devri daim, sürer kıyamete dek.... |
maşhurattan bir söz vardır
meyve veren ağacı taşlarlar
taşlanmak lazım ara sıra
yüreğe sağlık