Dirim ve Yas
Dirim/i kokundan mahrum eden zehirli geçmişim,
zehirli dokunuşlara bulaşıyor isimsiz bir salgın gibi. İsmi kaybolmuş bir sancının şifrelerini çözmeye çalışırken, yine böyle bir aşk havlinde, göğün üstünde ücra bir hücreye sokulasım geliyor. Bir ihanet arefesinde, ihaneti sanki bir bayram gibi kutlamaya çalışmak Sabahın gözünü yeni açtığı bir vakitsizlikte heyecanla, yastığımın altında sakladığım dudak izlerini acıma giydirmek istemem... Yasını tutturmaya çalıştığım, daha yeni kırılmış dokunmalarımız değil mi... Anlayamadığın öykülerimiz saklı hala bedenimde. İhtirasla avuttuğum, yeni yetme bir yalnızlık değil ki bendeki. Yine de biliyorum... Mayalamaya çalıştığım hamurumuzdan, bayağı kuşe kağıda basılı, Üç beş kişinin okuduğu bir küpür olur sadece... Kalırsa da dibi kalır denizin... Kalırsa da rengi kalır sadece denizin.... Kumsalımızdan geriye kalan, birkaç sararmış bakışın, canıma dokunuşların, biraz da nefesin olur sadece... Ben gidiyorum şimdi, öyküler mezarlığıma... Senin de isminin olduğu, gözyaşı düşürdüğüm anılardan, biraz af dilemeye... |