DAMARLARIMDA YORGUNLUĞUN SOYLU KRALLIĞI
Hayatın anlamı üzerine ne kadar
çok yorum yapılırsa yapılsın hayat nedense hep anlamlı olarak karşımızda durur örneğin insanlar olarak alışkanlıklarımız vardır gurbet trenleri alır gider bizi sonra yangınlar çoğalır söndürmek mümkün olmaz yare mektup salınır sabır ellerde nasır gözlerde fer kalmaz şiirler yazarız gidenlerin dönmeyeceğini unuturuz Varlığımız yokluğumuzla karılır Hayrettin’e o kadar söyledim Balıkçı Dostu’nun yanında ama Hayrettin hep ayrı telden çaldı Şehmus’un akortsuz bağlaması gibi başımın etini yedi lakin Şehmus’un bağlaması ayar oldu Hayrettin hala kendi gazında nerde duyarlığımız yanlızlığımız Feneryolu tren istasyonunda mühürlü gözlerde işlenmiş yağmur Veli’yle bilek güreşi yapmışız anılar yapışmış yakama yakamda Mustafa’nın karanfili kalmış dünden umursamaz delikanlılığında ezberimde o yıllar tüm sevecenliğiyle Hangi şanslı gençlik aşkıydı Kadıköy meydanında saat sabahın 4’düydü Helen çıkıp gelmişti o gün akşama doğru St. Antuan’dan Helen Nasrani duaları vardı latince ben anlamazdım anlasamda farketmezdi dededen has müslümandım aklıma gelmezdi zaten böyle şeyler Helen sevmişti beni Arada kalsın diye mi unutuldun ey meydan saati iskelede ada’ya giden tekneler daha kaç tane yolumda gelip gittiler Helen’i görmedim son Kınalı gezisinden sonra yani 1986 Bu denli İstanbul yaralı mıydı kalbimde Eyüp Sultan’a serdiğim halı Sahaflar’da aramadığım kitap var mı Süleymaniye’de Hala’m sağ mı trikotaj devam eder mi o arabeskte ben ne arardım İstanbul Üniversitesi girişine uzanmış yorgun bedenim Damarımda yoklukların tüm krallığı şahane istemedimki benimle gelsin bu akşamlar sürüp gidiyorsa ama bahanesi ne anlamak çileyle koşut Kasacı Fahri’nin evinde şiir yazdım saat sabahın bilinmez zamanı son. |
istemedimki benimle gelsin bu akşamlar
sürüp gidiyorsa ama bahanesi ne
anlamak çileyle koşut
Kasacı Fahri’nin
evinde
şiir yazdım
saat sabahın bilinmez
zamanı
son.
ÇOK GÜZEL ANLATILMIŞ ZEVKLE OKUDUM FARRUK DOST KUTLARIM SELAMLAR