Bıkkınlıkne zaman niyetlensek sil baştan giz beneklerimizdeki dizinden aydınlığa karşı karanlığın geçmiş çağ belleklerinden dilimize düşer fısıltıları içimize akarken zehri özenle büyülttüğümüz binbir renkli yılanların yoğurmaya kalktık mı dünden yeni ankalar yaratmak için yeni, en çok da yeni ilahlarımız bağırır çığlık çığlığa tam da barışa(!) ihtiyaç olduğu zamanlar diye boğulur isyan boğazımızda çığlıksız çekiliriz yine sancılarımızın derinliklerine biz ki karanlığı rahmin sürgülü dolaplarında biriktirmedik mi her yeni doğan günün ışıklarında kavgaya tutuşup şehvetle akşamında vazgeçmedik mi biz ölümlü belimize soyunup insanlığa nefesi beynimizde son verdirmedik mi al basması bilinçsizliğimizle direnmek dediğin loğusa cinneti soysuzluğun soyluluğu kavgasında izleğimiz husumet doğumların hezimetinde bahis et aymazlığımıza dokun dur sihirli ışık değneğini sen bana hâlâ hayattan bahset doğa’nın asilliğinden, insandan güldür özü doğanın öyle mi bunca sevgisizliğin rahminden böyle mi düşecek dünyanın yüzüne güneş hain gölgeler giyinmiş ten güne eş yılandan emişik kem’den ışık düşleyip bana barıştan söz etme etkin im haydi güldürme beni bitkinim |
saygılar