KEVENKIRIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Öğretmen arkadaşım Mehmet Özgen’e ithafen, Erdemli ilçemizi Toros Dağları’na bağlayan Kevenkırı mevkiinin tasviridir.
Takvim henüz asılmışken duvara,
Uludağ’dan farkın yoktur hiç senin. Tipin bıçak gibi açar hep yara; Kevenkırı belin’ aşmak güç senin. Çağırırsın Toroslar’dan gel diye, Coşkun akar Söğüt suyun sel diye, Tutunacak dal ararım el diye, Yola düşsem günah senin suç senin. Bulunmazsa hemen kuytu bir köşe, Yamaçlardan saldırı var peş peşe, Dönüştürme hayalleri zor düşe, İnsaf eyle kervan senin göç senin. Sordum sual ettim yokmuş imanın, Eksik değil yüce dağda dumanın, Un elenmiş eleğinden zamanın, Erken yaşta beyazlaşan saç senin. Ders almışsın gaddar şahı hocadan, Anlamazsın tatlı dilden, ricadan, Öfken olmuş seni böyle kocadan, Yıllar yılı tek hayalin öç senin. Yazın keven verdin; kışın da kefen, Desem yalan olmaz doğrudur kefe’n, Sitem etsem bile fazladır seven, Başın diktir; şahikada taç senin. |
Tam gediği aşarken bir ardıç ağacı vardı. Yorulmasam da biraz durup gölgesinde dinlenmek isterdim. Gediğin güney tarafında Gücüş Köyünden Durali Mehmet otururdu. Karısı Yiğit Fatma nine sağ mıdır bilmem..
Söğüt, Kevenkırı'nın güneyinde bir boğaz. Çeşmesi ab-ı hayat sunuyordu adeta. Bu yıl gittiğimde gölet yapılmıştı.
Kevenkırı'nın ilerisinde, Kelete Yaylası denen yerde çok çobanlık yaptım. Keleteci çocuklarıyla çok taş dövüşü yapmışımdır. Güneyli Köyü ile uzaktan akrabalığımın olması, belki de bana taş fırlatma kabiliyeti kazandırdığından mıdır nedir; hep kazanırdım...
Kevenkırı, Avgadı ile Sorgun yaylalarının ortasıdır ve her ikisinden de yüksektir. Otlattığım sürüleri "Kafespınarı'nda" suladığımı da ekleyeyim.. Dedekavak dağına şimdi baz istasyonu kurmuşlar. Eski forsu kalmamış diyeceğim ama, şiirdeki övgüye mugayir olur zannıyla vazgeçiyorum.
Anılarımı depreştirdiniz...
Bunun üzerine bir şiir de bana şart oldu..
Saygılarımla.