GEÇMİŞTEN GELECEĞE, BİZ
Her şey Babamın Annemi bir hastanede görüp beğendiği gün başladı
Çiçekler, güller, yüzükler, şiirler İltifatlar ve yuva kurma hayalleri Güzel bir evlilik için verilen sözler Sıcak dokunuşlar Otuz iki yıllık bir serüven Ve geçmişten geleceğe, biz! Beş kişiydik sıcacık bir damın altında Gülen, ağlayan, sinirlenen, seven ve nefret eden beş kişi Herkes gibi biraz Biraz farklı diğerlerinden Yılbaşlarında dansöz bekler, kuruyemiş yer, çay içerdik Mutluluğun bir karelik fotoğrafı işte Kimse poz vermemiş, Ani çekim Sonuç; realist bir yaklaşımla, doğal Babamın hobileri arasında dansöz Anneminse en kıskanç anları Dansözse inadına ağız suyu akıtan cinsten Ondan mı bilinmez Kıvıra kıvıra geçiyor hayat Yaşıyoruz çok katlı lojmanlarda Okul çıkışlarımız her zamanki gibi kalabalık Börekçi dayı paramızın olmadığını bilmezmiş gibi İşte gene aynı yerde Erikçinin hiç geri kalır yanı yok Bizdeyse gurur paçalarımızdan akıyor Bahane aynı; Karnım aç değil Dışarıdan yemeyi sevmiyorum Börekçiyi de sevmiyorum Erikçiden nefret ediyorum Hükümet bitmiş, düzen bozuk Elektrikler yok Bide sabah erken kalktım Eee akşam sularda kesikti Türkan Abla evden kaçmış Kadir Abi terk etmiş gitmiş Bir kedimiz bile yok Anlıyor musun? Oysa erikler alabildiğine papaz Börek tam ağızda dağılan cinsten Yalnız geçiyor ömür o aralar Her ambulans sesinde annemizi uğurluyoruz gurbete Edirne yolları bizimde annemiz diyor Gelsin Yalan söylüyor Biz sadece üç artı bir kardeşiz İnanmazsan babama sor Camda ağlayarak el sallıyoruz Annem görmüyor bizi Ertesi günde söylemiyoruz ağladığımızı Üzülmesin Babamsa gece yarısı yangınlarında Ona el sallamıyoruz Merak ediyoruz sadece Ertesi sabah gelmeme ihtimali var Kâbuslardayım gelinceye kadar Hani küçük çocukların gördüklerinden Küçüğüm Ablamlar ağlayınca ağlıyor, Merak edince ediyorum Onlarda malum alabildiğine meraklı ve sulu göz Büyük ablam doğurmadan anne olmayı öğreniyor Bize bakıyor Diğer ablam sakin Ben isyankâr Deli ediyorum herkesi, çıldırtıyorum Bilsem üzüldüklerini yapmam ama Bilmiyorum Ne zaman balkondan sarksam Karşı komşu Burhan Amca nöbetçi çavuş camda Bir feryat bir figan “Oğlum düşeceksin, geri git, yapma” Merak etme Burhan amca, Ninja’yım ben. “Oğlum bak ölürsün sonra” Tam olarak anlamını bilmiyorum ölümün. Ayrılmak herhalde ailesinden çocuğun Çekiliyorum!!! Babama Mercedes, anneme Trabzon işi almadan gidemem. Söz verdim. Sonra… Tayinimiz çıktı haberi ile sarsıldık Bütün eğlenceleri bırakıp, gri şehre gidecekmişiz Deniz Pastanesini, Hamamcıları, Koru Dağı, İlker Bakkalı, Yakup Abi ve Meral Teyzeyi de İstemezdim Fener Alayıyla sonuna kadar yürümeden ayrılmak Hep camdan el salladık Tankların arasında zıplayamadık doya doya Söylenen marşlara evin önünden geçerlerken eşlik ettik Onlarsa yürüyüp gittiler Hep yarım kaldı Fener Alayları Alaycı tavırlarla geçtiler penceremizin altından. Gülerek ve eğlenerek Bir kez yürüyelim demek için beklide geç artık Soğuğa gidiyoruz Ellerinde kazmalar, kuyu kazan akrabalar Ve puzzle’den yapılmış insanlar diyarına yani Beton binalar arasında oynamaya Sigaraya alışmaya ve yalan söylemeye Oysa biz Çingeneleri seviyoruz Manifaturacı Hızlı Amcayı ve Yılmaz Abiyi Büyük aynanın önünde taraktan mikrofon yapıp şarkı söylemeyi Keşan FM’den titreyerek şarkı istemeyi yani 10’ar kiloluk su bidonlarımızı Anlamsızca ağır ve yürüdükçe daha da ağırlaşan pazar poşetlerini Girerken Anıtkabiri görüp biraz umutlandık O kadar da kötü olamaz hissi sardı benliğimizi Sonuçta yine aynı hayatı yaşayacağız Ömür geçecek Okul, dershane, kötü arkadaş ve iş bulma umutlarımız olacak Biraz siyah beyaz olacak deniz, Erteleyeceğiz biraz eğlenceleri Maviye, yeşile ve sarıya özlem duyacağız biraz Ama yine birlikte yürüyeceğiz sokakları Merdivenler çıkacağız Kapılar açacağız Mağazalar gezeceğiz Fatura ve halk ekmek kuyruklarında bekleyeceğiz Babam büyük ablamın Hukuk okumasını istiyordu Onun için ev aldım diyordu fakültenin yanından Tesadüftü bence biraz Hukuk okutmak için Fakülte yanında ev almak bize göre değildi pek Küçük ablamın ise Orman Mühendisi olma ihtimali, ümitti Evdeki çok fonksiyonlu hesap makineleri, pergeller, gönyeler ve garip aletler Murdar olma ihtimali vardı kazanamazsa her şeyin Bendense hiç umut yoktu. Üretim hatasıydım. Babamın ve annemin solundan kalktığı güne denk gelmiştim biraz Hep köşeden dönmek, yırtmak Çıldırmak ve çıldırtmak Deli doktorculuğu oynamak oluyor sonu Delide sen, doktor da sen oluyorsun Tedavi ediyorsun kendini Saçmalıklarına anlam kazandırıyorsun belki Özgürlüğümü 657’ye sattığım gün Bütün gülümsemelere bir çizgi çektim. Mecburiyet işte Hayallere ihanet Rüyalara isyan Olmak istemediğin kişi olmak kaçınılmaz Kendini özgür hissetmedikten sonra 1657’de de olsan faydası yok En güzel takımlarını giymiş, En güzel duvarları boyamaya giderken Serseri bir arabanın yoldaki birikmiş suyla yıkaması seni Sadece iş değil elbet Ayrılık bunun adı. Artık her ambulans sesinde cama fırlamıyoruz Bilmem hangi günde herhangi kim sigarasını ormana atıyor Babamın gözlerine bakıp gitme demiyoruz Zaman rolleri değiştiriyor Bekleyenler beklenen oluyor Kavuşmalar hamile kalıyor ayrılıklardan Gidişler oluyor, Gelişlere anlam giydiriyor en pahalısından Şimdi sorsan ne oldu diye Herkesin ortak bir yanı kaldı birlikteliğe dair. Yeni katılanlar ve eski katılımcılarla bütün ailenin bir araya gelmesi kaldı Bayramlar demek istiyorum. Asırlardır yaşanan cinsten hani Büyüklerin ellerinden Küçüklerin yanaklarından öpüldüğü bayramlar. Dilim dilim huzur Bölük bölük umut yeşerten Geçmişi ve bugünü anlatmanın kolaylığı kalemi hızlandırsa da kâğıtta Mürekkep tedirgin Gelecek tedirgin Ben tedirgin Hiç bir şey olmamış ve olmayacakmış gibi yapıp Resimlere bakmak güzel Ütü yapmak, bulaşık yıkamak, yatağını toplamak, Ve bayramları beklemek hasretle Herkes bir yanına dağılmışken memleketin Toparlanır yürekler bir Ezan sesinde Bir merhaba olur hayat belki Kuş cıvıltılarında bir arife sabahı, Bir kilo erik Birkaç dilim börek Demli bir bardak çay olur. Belki de… tAhmAz |