ZAMAN İÇİNDE KAYBOLUŞLAR________________________________________________________________________ bir adımda vardığı gönül kapısından, gönül hoşluğuyla geçtiğini zanneden yolcu ! bilir misin içeriye buyur edildiğin gibi, ancak gönül rızasıyla uğurlanırsın o kapıdan. yarın Hak Dîvânı Rûz-u Mahşer var. ____________________________________________________________________ eteklerine sarılıp başını dizlerine dayar ve öylece tıpkı bir öksüz gibi içini çeke çeke usul usul kimselere görünmeden her gece mütemadiyen bıkmadan usanmadan yalvarır ağlardı hatıralar ipeksi tüylerinin arasında kaybolan ince parmaklarıyla terkedilmekten korkan bir yavru kediyi okşar gibi ellerinin sıcağıyla avunan bir can bulmak gibi acıtan keskin bir özleyişle süzülüp imbikten damla damla birikirdi kirpiklerinde yaşanmamış yıllar yüzünü saçlarında gizleyen meçhûlün boynunu yakan nefesi kadar gerçekti yalnızlığı ve bir o kadar da zalimdi zaman içinde kayboluşlar ne kadar uzundu günler nasıl kısaydı mühlet neden pahası biçilmezdi bedelsiz sevmelerin ve neden küskündü bir deniz gibi hırçındı nedâmet bu kadar ... simsiyah bir pelerin gibi üstüne örtülen suskunluğun seher vaktiydi yaklaşan dönen devran misali semâzen sükûnunda sabırla erirdi mısralar devrolan âlemle ulaşırdı sırrına inleyen ney’in ah... sanki nabzında ısrarla dem tutan bir bendir var... CEYDA GÖRK 26ocak2010 sa:09.53 NOT: çok eski taş plak kayıtlarından kaynaklanan hışırtı ve cızırtılardan, affınıza sığınırız... |
nasıl kısaydı mühlet
neden pahası biçilmezdi bedelsiz sevmelerin
ve neden küskündü
bir deniz gibi hırçındı nedâmet bu kadar...
sustum...