İLK AŞK
Okul önünde sonbaharlar olurdu,
Anlatılması zor, Yaşanması bir fotoğraf kadar güzel… İlk zil çaldığında başlayıverir, o ilk aşk hikâyesi… Ders ortasında camlara süzülen yapraklar, aşkın demine hüzünler karıştırır gibiydi; İlk sızı, İlk mutluluk, İlk gözyaşı, Ve ilk küçük yağmurlar… Lise defterlerinde olurdu ilk aşk mektupları, Kalemin tükenmezliği coştururdu yürekleri, Şarkılar söylenir, Şiirler okunurdu yıldızlar altında… Hayaller kurardık… Okyanuslar, Martılar, Dalgalar hep bizi beklerdi… Dalıp giderdik, Sonsuzluğa doğru dalıp giderdik… Hayat, bir başka güzel olurdu o zamanlar, Yan yana dizili sıralarda oturulurdu, Elele tutuşulup, Kaçamak bakışlar atılırdı… Ders ortasında sevdiğinin yüzünü seyretmek, İçimizi dinlendirirdi bir kuğu misali, O kadar çok severdik ki, dersi atlatıp dururduk… Bazen sinemaya kaçılırdı, Bazen şehrin altını üstüne getirirdik… Çok fazla paramız olmazdı o zamanlar; Ucuza takılırdık, Ve şehrin her yanında simitçiler olurdu, Pamuk şekeri ve elma şekeri yemekten başka, Gazozlar içilirdi bazen de… Yağmura yakalandığımızda, tüm sokaklar bizim olurdu sanki… Saçlarımız ıslanır, Kollarımızı açardık güvercinler arasında, Islak tren raylarında, oradan oraya çılgınlar gibi kovalamaca oynardık… Sokak lambaları bir bir yandığı zaman, Akşam, yıldızlarını dökerdi üstümüze, Mehtaba dönüşürdü yüzümüz, Sözümüz, Yüreğimiz… O anda ne okul aklımıza gelirdi, ne de başka bir şey! Masal gibi yaşardık zamanı… Sonra yine okulda devam ederdi bu aşk, Her şey o kadar masumanedir ki, Öğretmenlerin bile haberi olurdu bu aşktan! Az mı öğrenirdik aşkla gelen her şeyi; Osmanlı tarihini, Cumhuriyeti, Edebiyatı, Coğrafyayı, Matematiği… (İyi ki doğmuşum) dersin, bu vatan topraklarında… Kanımız öyle hızlı kaynardı ki, Yerimizde bile duramazdık hiç! Teneffüslerde oyunlar oynanırdı, Arka bahçenin yeşilliğinde koşulur, Ve çiçek fallarından ilk aşkın sonsuzluğu öğrenilirdi… İlk kez (Seni Seviyorum) dendiğinde, Bir roman kahramanı oluverirdik… En güzel aşkı, kendimizin yaşadığını düşünürdük… Özeldik… Her şeyden çok özeldik… Okul önünde sonbaharlar olurdu, Ve güneş, hep gözlerimizden batardı! İçimiz o kadar sevgiyle dolu olurdu ki, Pencere önünde bir başka güzel eserdi rüzgârlar! Yanağımızdan sanki buseler süzülüyor olurdu, Islak ıslak olurdu gözümüzün her bir tarafı, Ama ağlamaktan değil, Aşırı mutluluktan insan oluyorduk, Gerçekten insan… Gelinciklerle kaplı kırlarda uyurduk, Dağların sesini dinler, Dudağımıza ilk öpücüğü alıverirdik… O kadar romantik olurduk ki, Bazen hüzünler olduğu zaman, Göçmen kuşları rengârenk bulutlarda uçup giderdi… Bedenimiz bir çocuk edasıyla kaplanırdı, Öyle kırılgan olurduk ki, Ağlamaktan bile hiç çekinmezdik… Çünkü biz, Aşkın bütün kurallarıyla oynardık; Bazen mutlu, Bazen isteksiz, Bazen ayrılık Ve sonra tekrar kavuşma anı… Her bir duyguyu ince ince yaşamayı biliyorduk, Çünkü seviyorduk, Hem de çok seviyorduk… Okul önünde sonbaharlar olurdu, Ve karnemiz, Sevgiyle yazılırdı… 24.07.2005/SARAY B.BİRİCİK |