Balıkçı'nın Denizi
Ağlarını atıp yırtardı denizin ,
Masmavi bir yorganı üzerine çekerdi balıkçı. Sabah kalktığında yüzünü yıkardı onun yağmurlarında, Onun verdiği nimetle doyardı. On sekiz yaşındaki kızlar gibi dans ederdi balıklar sandalda, Dans ederlerdi ölüme koşarken solungaçlarıyla. Evinde bırakırdı, eşsiz masum bir kadıncağızı. Yine ilk göz ağrısına giderdi ,çürümüş benziyle kalırdı evde birazı... Balikçının Deniziydi çünkü, Çünkü , Tuzları çocuklarının göz yaşı gibi yakardı derisini, Çünkü, Bindi mi sandala düşünmezdi gerisini. Acıtsa da canını, Ellerinde Deniz yazan nasırdan dövmesini severdi. Canım O denizden sadece küçük bir nazireydi... Yırtardı Balıkçı bazen ağlarıyla denizin hüznünü. Birkaç şişe şarapla çıktı mı yola, Sabaha kadar ancak biterdi mavi hüzünü. Meyhanesi de Denizdi Balıkçının Deniz çok kızıyordu geceleri, ay ışığı ısıtsa da rüzgarı soğuk oluyordu. Balıkçının gözlerinde ısınıyordu Deniz, Yakamozlar bu sebeple oluşuyordu. Balıkçının Denizi, Kavruk bir gökyüzüyle eş değer... Eş değer hüzne... Gözyaşına... kedere... Çünkü zamanla deniz balıkçı kokuyordu. UMUT KURU |
Nasırlıydı elleri, sanki doğuştan kayıkçı
Çok çalışkandı, biraz şarapçı
Ekmeğin peşindeydi, deniz koktu balıkçı.
Tebrikler Umut kardeş. Yüreğine sağlık.
Sevgiyle selamlar.