Sevmeyi bilirdik
turkuaz bir denizin dibindeyken bir inciydi hayaller
dalgıç olurduk seninle ve kristal kulelerde sevişirdi gönlümüz göz/kapaklarımızda çiy erirse bahar olurdu cam bir fanusun içerisinde saklardık düşlerimizi koşarken sevdaya ayaklarımızın altından topraklar kayardı rüzgar hafiften bir buse kondururdu dudaklarımıza …sevinirdik kadehdeki son damlayı mutluluğumuzun şerefine içerdik hep dudaklarımızda izi kalan mor lekeydi sevda …silemezdik ki… uzanmazdı dilimiz! bazen bir çıra yakardık göz/bebeklerimize … hüzün kaybolurdu. sevmeyi bilirdik! kırmızı bir gelincikti aşk buğday başaklarının aralarında yaşayan taa uzaktan bakardık rengi solmasın diye... sisli bir gece ... kapımın önündeki lambayı da kırdılar…kimi suçlamalı şimdi! bırakalım aşk*ı sımsıcacık gönüllerde kalsın köprü altındaki dilenci üşürken mutlu olamıyorum sevgili….düşlerim buz tutuyor yaşlı adamın gözleriyle bakıyorum geceye …baykuş gözlerim kör ! kumdan yaptığı şatosunda bir kum tanesi...dalga dalga vuruyor sahillerime! Kamuran GÜNDÜZALP 21/01/2010 Torino |
Ya şimdi?
Kaladı mı ki sevmeler?
Maalesef artık kuş'u kelebeği unuttuk doğayı kirlettik, insanı bile sevmiyoruz.
Oysa yaratılanı severim yaratandan ötürü diyen bir neslin torunlarıydık.
Artık köprü altı dilencileri bir yana komşumuzdan haberimiz yok.
Nerelere götürdü şiir beni.
Tebriklerimle.
Selam ve saygılar.