NASIL SÖYLENİR BİLMEM KİBoyumdan büyük hayallerde sevişirken seninle Tahahütlü sancıların timsah sinsiliği gölgeliyor dudaklarını Ki bundandır soluğumun titremesi Bir pencere aralıyor gülüşün Ayazında kalıyorum son baharın Üşüyorum… Uzadıkça uzayan bir hikayeyle Mest oluyor ellerimiz Bense kahramanı zannediyorum kendimi Beklide bin yıl sürecek hikayenin Ölümsüzleşiyorum işte… Ölüme nispet yaparcasına Bırakıyorum kendimi boşluğa Düşüyorum… Nasıl söylesem bilmem ki Anlamları kelimeleştiremiyor bu kez Ama dağarcığımdaki bütün kelimeler Hep aynı limana demirler Aynı anlama kavuşur zihnimde Lakin anlamları kelimeleştiremiyorum bu kez Senli hayallerimin ortasında Kolları olmayan bir tanrı karşıladı beni Bir sancı hissettim o lahza, Tütün kadar acı, tütün kadar keyifli Savaşta kesmişler kollarını Ben tanrılar yaralanmaz bilirdim Nasıl söylesem bilmem ki Salı pazarı kadar kalabalık zihnim Kalabalık ve dağınık… Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki Pazarın hemen solundaki sinema salonunun Duvarında bir afiş Afişte siyah-beyaz fotoğraflarım Fotoğrafların altında büyük puntolarla “ ölümsüzlük hikayesi “ Bir çocuk geçmişimi oynuyor sanki Yalnız silinen bir şeyler var dünden Çalınan fotoğraflar, Ya da fotoğraflanmamış anlar Hiçbir kayıtta izine rastlanmayan Ancak yaşadığım-yaşanılan Bir şeyler var dünden silinen Nasıl anlatsam bilmem ki Zihnim kaybetmişken kendini Dudaklarına yansıyan süliyetler Ürpertiyor yorgun kalbimi Titriyor soluğum… Beklide titrediği için soluğum Dudaklarına yansıyor yaşlı timsahların sinsiliği Anlatamıyorum işte Kaç zamandır cevapsız suallerle boğuşuyor zihnim Korkunç kabuslarla bölünüyor berrak hayallerim Kan kokuları alıyorum her seher vakti Beklide yeniden doğuruyorum kendimi Nasıl anlatsam bilmem ki Sana bırakıyorum sözü MURAT AKTAŞ(zizifos) |
farklı bir kalem
değişik bir tad
paylaşımınız için teşekkürler
saygılar