Kristal Kışların Baharları Öldürdüğü Vakit
Kristal kışlar kırılacak ve dökülecek yazların üzerine,
-boğulacağım baharın urgansı doğumunda- Simsiyah bir güneş kaplayacak senin şehirlerinden, Birkaç üzgün adam fotoğraflayacak önce bir bez parçasıyla örtecekler soğuk bedenimi sonra. -tam burada- seni sen bile duymadan öptüğüm yerde: Kristal kışlar kırılacak ve dökülecek yazların üzerine.. -ayinsel melodiler bahçesinde tahtadan bir kulübe- içerisinde boğulmuş mevsimlerce ölmüş sevenler: Ben; dervişlerin kaleminde bir na’t; Sen; sofuların dilinde acı bir tat, içimde boğulmuş mevsimlerce ölmüş sevgiler.. içinde boğulmuş mevsimlerce yazılmış bir na’t.. Kristal kışlar! Kristal kışlar söyleyemez şarkılarını beyaz kiremitlerde -siyah bir leke gibi öpersin şeytanı durduk yere-: öylesine siyah,öylesine alkolik,öylesine devşirme, Anlamaz sultanlar,demir padişahlar,yedi cihan yakan padişahlar; -Kristal kışlar kırılacak ve dökülecek yazların üzerine.. Bir meleğin kırbacına takılmış şehir, -durur senin öfkeli cinayetinde- Ölürüm,ölürüm dirileceğimi bile bile aşkın kovboy silahlarıyla oynadığım ruletinde Paris’e benzer bir şey bu,bitebilir hayat -üçüncü sokaktaki kötü kadınlar otelinde- Bir meleğin paslı eteğine takılmışım, -dururum ucunda – Ölebilirim artık, Konstantin şahidimdir : -senin öfkene benzeyen şehrinde- -Kristal kışların baharları öldürdüğü vaktinde.. Çağatay OLGUN (Vica Pota,2009) |