ÇOCUK
dut karası gecelerde
yakamozlar dolanır mehtaba inceden yağmur yağar şehrin küf kokan sokaklarına minik bir beden ıslanır nasır tutmuş ellerinde kir izi çatlamış dudaklarında tebessüm ateşe koşan pervaneler gibi sığınır sokak lambasına evlerin ışıkları sönerken acımasız bir vurdum duymazlık akar acır içi çocuğun ürker karanlığın soğuk nefesinden daha sıkı sarılır yırtık ceketine titrer … oysa, sokak çocuğu değildi hep adını yanlış söylüyordu bu insanlar dünkü alay edenleri hatırladı ; -anne bak ! sokak çocuğu annesi de; -çok pis kokuyor. demişti koşarak kaçmıştı ıhlamur ağacının altına ah! yumuk avuçlarında yüzü ne çok ağlamıştı hani kanatları beyazdı meleklerin hani korurlardı insanları masal perilerim nerede? yalan !. hepsi yalan anne neden? niçin gittin ? seni çok özlüyorum ….. yıldızlar okşarken zeytin karası saçlarını melek yüzlü annesi sanki yanındaydı ısındı yüreği gülümsedi gözleri korkmuyordu katran karası gecelerden acıtmıyordu ayağına batan dikenler ürkütmüyordu gölgelerin fısıltısı gururla bakıyordu yarın satacağı mendil paketlerine söz vermişti annesine zorluklardan yılmayacaktı güzel bir evi tatlı çocukları olacaktı asla! onları babası gibi terk etmeyecekti göz kapakları ağırlaşırken yıldız çiçeği gibi düşler alemine daldı çocuk….. .../Güneşin altın ışınları sabah ayazını yalarken ,küçük bir fidan titreyerek gülümsüyordu yeni güne... flycan57 Ankara 31 / 12 / 2009 |