Çakıl TaşlarıÇakıl taşlarına ibretle bak. Zîrâ, yok fazla bir fark çakıl taşıyla insan arasında. Biri azgın denizinde, biri bahtının izinde aynı kavgayı verir hayat mâcerasında… Nasıl dalgalar taşları bin bir inat ile çarparsa fâsılasız sâhile, hayat da insanı çarpar, bir o yana, bir bu yana... Bir daha, bir daha, bir daha... sabahtan akşama, akşamdan sabâha... Ya, kum olur, kendini rüzgarın kucağında bulursun; estikçe rüzgar, savrulursun diyar, diyar... Belli olmaz varlığınla yokluğun, bir gün sessizce, bir çalı dibinde kaybolursun. Hak vâki olmadan ömrün biter, hayat denizinde boğulursun. Ya da, direnirsin bir çakıl taşı gibi, Hakkını vermek için yaradılışın, bahşedilen ömrün her ânını, sanki cephedeymiş gibi yaşarsın. Bâzen, geri dönüp baktığında, Hâlâ nasıl yaşadığına, kendin bile şaşarsın. Üç beş kaşık aşın telâşı, üç beş yudum suyun kaygısı, yarınları kemiren keşkeler, mutlak sanılan kuşkular, hâlden bilmeyen yâr, söz kâr etmeyen gönül… Felek işte… bin bir kılığa bürünür, bir dostun, bir hasmın görünür, törpüler durur kenarları ve uçları, gün gelir, bir de bakarsın, dostun oluvermiş, yorgun çakıl taşları. Vurdukça dalga, dalga hüzün, ürperir her seferinde yüreğin. Kâh, Eyüp’ün sabrı olur, kâh bir dost tesellisi mendireğin. Hakikatle hayal arasından akar gider hayat son nefese değin. Derler ki, Alınlardaki hesap asla şaşmazmış, ömürler vâdesini bir nefes bile aşmazmış. Her kulun, neyse Hak’tan nasibi, O’dur elbet, o’nun için en münâsibi. Velhâsıl olsa da, her hayat ayrı bir hikâye, taşısa da her can kendine göre bir gâye, asıl mesele, Huzura, açık alınla varmakmış, ve bunun için de lisân-ı hâl ile Mevlaya yalvarmakmış. Veli BOSTANCI |
ürperir her seferinde yüreğin.
Kâh, Eyüp’ün sabrı olur,
kâh bir dost tesellisi mendireğin.
Hakikatle hayal arasından
akar gider hayat son nefese değin.
Hakikatle hayal Dünyası ve gelip geçen bir ömür Şairi, ne güzel dizeler yazmışsın yüreğine sağlık, saygı ve sevgi ile huzurlu bir tatil sabahı dileyorum Şair yüreğine...