GARİP İSTANBUL
Senelerce başkentlik yaptın dini İslam’a,
Şimdiki hâlini görüyor musun sende mi? Batıl düzeni görünce sarılırdın Kur’an’a, Bizi terk edip gittin yâd ellere sen de mi? Ben böyle miydim? İnan ki yaşarken oldum, Sırtımdan vurdular can damarımdan oldum, Geçince kendimden hep sararıp da soldum, Beni benden kopardılar benliğimden oldum. Şimdi ne yapacağını bilmeyen zavallı çocuk, Önüne gelen, giden ne verirse eli avcu açık. Hep yalvarıyor beni kurtarın, beni kurtarın! Beni adi tuzaklara ve kızaklara bırakmayın. Beni zehirleyecekler diye herkesten kaçıyor, Çeteler, mafyalar, kapkaçlar zehir saçıyor, Her akşam yorgun ve bitkin düşüp yatıyor, Sonra da sessizce derin bir uykuya dalıyor. Beni kurtarın! Beni kurtarın! Artık usandım, Can köprücük kemiğine geldi çok dayandım. Sahibim çıkmayınca da alkanlara boyandım, Elimi açıp sizi bekliyorum secdeye kapandım. İmdat imdat! Çığlıkları ile inletiyorsun arşı, Ben ne yapabilirdim bunca baskılara karşı? Yapa yalnız bırakırsan beni düşmana karşı, Dünyaya nasıl yayarız bu adâleti ve barışı? İstanbul elini açmış senden yardım bekliyor, Kurtarın beni! Nidalarını nefesine ekliyor, Henüz ümidi sönmemiş mum gibi ışıl ışıl, Sen ki uyuyup duruyorsun hâlâ mışıl mışıl? Aziz İstanbul yaşlandıkça daha gençleşiyor, Gençlerse, sensiz yaşlanmadan ihtiyarlıyor, Senin güzelliğin yok ediliyor günden güne, Seni hatırladıkça özlem duyuyorum düne. Zamandır su misali akıp gider de akın akın, İstanbul’da kopan kıyametlere gelip bakın, Sana kurulan tuzaklar sürecektir akın akın, Ben yaşlanıyorum kendini şeytandan sakın. Gözü kapalı gezmek varken şu yalan dünyada, Bakınca göremiyorum kendimi ihtiyar aynada. Organların çalışması hayatı anlamaya yetmiyor, Dilsiz yılan, bakar körsün, gerçekler karşısında. Düşünürüm karanlıkların gölgesine aka aka, Zamanım akıp gidiyor, gözlerime baka baka, Susadıkça suyunu içip duruyorum kana kana, Ey yâr! Susuzluğum dinmiyor sana yan yana. Hep haykırmak gelir içimden maziye bakınca, Derinlere dalmak istiyorum ta o loş köşelere, O ecdadımız İslam fenerini gönülden yakınca, Dünyadaki karanlıklar sessizce girerdi şişelere. Ocak/1989 İstanbul |
Derinlere bakmak, ta o loş köşelere,
O ecdadımız ki, İslam fenerini yakınca,
Dünyadaki karanlıklar giriyordu şişelere…
istanbul avliyalar şehri,şiirini haz alarak okudum çok güzeldi,yazan yüreği kutluyorum