YAYLA ZAMANI
Şu boz dumanlı dağların dili olsam.
Yaylakların kışlakların çiti olsam. Boz Omarı’m,Sarı Kaya’m,kuşların kekliğin çın çın öter. ’Kale’nin top yeri’maziden izler taşır. Kızlar Kalesi hangi atlıyı gözler. Kara Kuyu’m,Kara Dere’m bağrında sakladığın tavşanları kimler vurur. Ağaların Kömü şimdilerde boş durur. Sıkıldığımda Hamo’nun Kömü meskenim olur. Ala köpeklerin Telli Oluktan kaçırdığı Soluğu Ayı Pınarında alan tazılar,kurtlardan ne haber. Medetsiz’ imi hangi sürü bekler. Ağulu Otun hangi gözü sürmeliyi çelertir. Keçilerim hangi taşta kalır. Kekiğin, kuzu kulağının en tazesini Damlalı’dan getiririm. Gölgendeki serinliğin bensiz tadı mı çıkar. Çarığım,çoraplarım hangi koyakta çürür. Kanattığım sakızları kimler toplar. İlk yazın saltanatı bir çırpıda gelir geçer. Hele yağmurun yağışını görüver... Gök bir kurşun gibi üzerine çöker. Sıkıysa ıslanmayıver. Hele hele, Haziran sonu bir fırtına koptu mu, Önüne katar yayığı,güğümü,sürahiyi,süpürgeyi,zembili Karşı dereye dolduruverir. Tayların,sıpaların; kuzuların,kartalların çığlığı biribirine karışır. Çocukların ebemkuşağına doğru’yağ yağ yağmur,tekneler çamur’şarkısı Kulaklarımda çınlar çınlar durur. Curutlara karışır ıslıklar havlamalar. Hele ateşböceğini insan sanmam varya... Dağbaşında yalnızlığımsa hiç sorma bana. 20 Aralık 2009 Yakup Onat |