ARKA BAHÇE...
Bazen hayalet olunca kimsesizliğim
Ve düşürünce elimden bütün oyun bilir yeteneğimin kırılgan bilyelerini Ve galiba üç oda bir salon kalabalığıyla cezalıysam Odam her evden gitmek istiyorsa birde Tuhaf ama her ziftli caddede kadın ayaklarından izli Evime gel Sırrıyla Çağırıyorsa Yeni yetme sadakatimi Tedaviyse bu neşe Afrodizyaksa Her ruj Rimel Çapraz dekorlu naylon çorapların tanrısıysa kadın İlkel mazeretimse Akıl almaz Keratalığım anlarım ki artık suçum büyük perdeleri kalınlaştıran arafçısıyım günahların gözle görülmeyenin ardında kalan kadarım Ve sen melekli kanat izi tutmayınca aklımdan beni en güzel manzarımızdan kurtulduk Çok isterdim arka bahçemde bekleyen atlarımın olmasını... Ve boş banklarımın yanında Çekirdek çıtlatıp Baloncuk yapınca duasız cikletlerinden Filistinli çocuğun endişesinden habersiz ergen kavim Büyüdükçe sivilcesinde ki melalsiz irin Bir leman dergisi kalıntısı sanınca Acı tebessümümü Kendinden saymasıyla Yaralanınca mimiklerim Bir daha Sevemedim Cennetle müjde’siz ar’sız Baharların El yordamıyla çoğaltılmış çocuklarının annelerini... Git gide iyiye gidiyor kalbimin benzi huyumun kuru sıkı vehimleri azadedir kuraklıktan Annemin ılık dualarıyla emzirdiği sütten Çalakaşık Yağmurlar iniyor Aklımın antikor heveskarlığına Ve çağdaş bir dille de olsa Hiç Allah ’a tanrı neden demediğim geliyor aklıma Uslu bir kusurla iliştiriliyorum kalbime Minnacık adını ve tabi ki denizi Eski baharları kışa ihbar etmekle suçlanıyorum birde ruhumla bedenim arasında ki yedi fark nedir cevapsızlığının tek faili meşhuru olmakla kimsesizliğimin adına zamparalıktan hayal meyal çekiyorum keratalığımı arsız bir öpücükle suluyorum fahişelerin kulak arkası güllerini arka bahçemde ki hayalet atıma binip dönüyorum kimsesizliğime... kendime sensiz dedirtmiyorum... |