Ağlayan yerlerYalan oldu eski günler. Tükenmez derken tükendi birer, birer, acısıyla, tatlısıyla, hayallerimize dolan anıları kaldı şimdi, şu kaybolup giden, zamanların. Anam vardı, babam vardı kardeşlerim vardı. Kimimiz ocak yakardı, kimimiz saç ayağı altında ateş karıştırırdı, güz gelmiş, kış kapıya yaklaşırken. Hasat edilmiş kaynamış darılar ve kışlık ülübüler ayıklanırdı, birer, birer yanan ocağın başında, Kış kapıya yaklaşırken. Ve, sonra… Sürülmüşse iş yaparken, kömüre bakırdan bakır cezveler, gallevi fincana dolardı, telvesi bol kahveler. O kahveyi içerken babam, keyfinden dört köşe olurdu. Anama kızmazdı, her zaman anama kızan babam… Babam. Hele bir de sarıp yaktı mı, o altın renkli kaçak tütünü var ya.. Değme gitsin artık onun çakır keyfine. İşte o zaman hiç kimseye kızmazdı,, keyfine bakardı babam… Kav çakmak taşırdı yanında. O bir de salladı mı, sigara yakarken buram, buram kokan, çakmak taşıyla yaktığı kavını.. Değme gitsin, değme gitsin keyfine. Sevincinden, yüzlerindeki derin çizgilerde, güller açardı da,etrafına neşe saçardı bol, bol.. O gülerken o neşeliyken Anamın da yüzlerinde güller açardı, Mutluluğundan.. Babam… Severdi o anamı, yüzüne karşı demese de. Bilirim ki o, İçinden karımsın kadınımsın derdi ona ve başımın tacısın derdi anama. Elleri nasırlı o babam. Bazen. Avrat bee, derdi..kalın sesini yumuşatarak … Canım ne istiyor biliyor musun derdi. Derdi de. Bu gün şöyle bir etli batırma yapsan derdi arkasından. Ve çoluk çocuk hep beraber başına toplansak Hep beraber içsek olmaz mı beraber derdi babam. Şimdi gıran girdi, o güzelim yıllara.. Şimdi ne anan kaldı ne babam, ne de diğerleri, ne de, ben kaldım oralarda. Dağıldık gittik, kimiz er kimimiz geç. Viraneye döndü. Şimdi hayallere sığmaz olan, o bağlar, bahçeler, ören yerlerine döndü. Evler, barklar… Şimdi hüzünlerin hayaletlerin dolaştığı yerler oldu, hazan bahçeleri oldu oralar. Bir zamanlar, güller kokan toprak kokan Sebze meyve kokan bahçeler. Diyorlar ki… Bizim oralar da yaşarmış hayaletler. Benim okul dönüşünde yollarda korktuğum karasudaki hayaletler, konaklarmış, o yerlerde. Biz dağılınca mekan tutmuş hayaletler yerlerimizi. Öyle diyorlar şimdi… Ve açmazlarmış. Bahçemizde, gözümüz gibi baktığımız, güller, mor menekşeler ve de mor sümbüller... Ve daha bir çok, evlek kenarlarında boy veren çiçekler. Açmazmış şimdilerde. Şebboylar,aslanpençesi bahçelerde. Ve de ötmezmiş bize yaz evlerinde şarkı söyleyen bülbüller. Hüzün toplanır olmuş üzüm meyve yerine Teyin kovaladığım meyve topladığım ağaçlarımızdan. Hüzünler biçilir olmuş, hüzünler derilir olmuş ekin yerine. Harman kalkan ve bir kış dokuz baş insan besleyen yerlerden. Bu yerlerde hazan biçilir olmuş ekin yerine. Ekinler ektiğimiz, yaz günlerinde evlek çekip avar ettiğimiz tarlalarımızdan, bağlarımızda, Domuzlar gezer olmuş meğerse. Baykuşlar tünermiş evimizin çatısında, çatısı çökmüş bizi kıştan gecenin karanlığından koruyan evimizin. Bakımsız terk edilmiş damında konaklarmış baykuşlar da. Yaban domuzlarıyla oynarmış kuşlar kurtlar. Eskiden gül kokan, bağ bahçe aralarında. Oralar’ da kalanlar bile, korkar olmuş ıssızlıktan. Gitmez olmuş, korkusundan kimseler. Mahzun ve üzgünmüş, üzüm nar topladığımız kurumuş ağaçlar. Ve ağlarmış bizler gibi, şimdi onlar da. Başıboş sahipsiz dolaşırmış, yabanileşen, Köpeklerimiz. Ve de sevdiğimiz bir zamanlar yatağımızın üstünde yatan kedilerimiz. Ve sonra boyun bükmüş renk, renk gül suyu kurduğumuz, çeşit, çeşit güllerimiz de, ölümü, beklermiş susuzluktan... Kimi ölen, kimi de bizler gibi her bir tarafa dağılıp giden, sahiplerini özlermiş, terk edilen o eski mutlu yerlerimiz. A.Yüksel Şanlı er, 05 Aralık 2009 |
sevgi ve saygılarımla