Bak Oğul
Ak gerdanlı anan,
Dokuz ay taşıdı, Seni karnı burnunda, Hem de çok zor şartlarda, Seni öyle doğurdu. Oğullar veresin diye, Çatlak topuklu nenen, Torunlarını sırtında büyüttü, Soyları sürsün diye. Bellerine sardılar kalın kuşaklarla, Ekin tarlalarında, Başaklar açsın diye. Orak ayının kızgın sıcağında, Vızıldaşan arılar onları soktu, Tarlalarda,takımlarda Yapışan üvezler hep onları ısırdı, Ağıllarda,avlularda Kişlediler kınalı elleriyle kişlediler; Seni işte öyle büyüttüler. Çapa da dövdüler, Bazlama da pişirdiler. Senin tüm umutların, Ekşi ekşi kokan, Onların terlerinde gizliydi, Vurdukları her kazma, Yine onların alınlarının teriydi. Çapalarının önünde, O ayrık otlarında geleceğin saklıydı. Acı türkülerin kör akşamlarında, Sarı gızların tombul memelerinden, Ak sütleri kovalara sağılırdı, Senin helal lokmandı. Onlar haram yemedi, Kızına kızanına da, Haramı hiç elletmedi. Şimdilerde bak oğul, Her tarafı foseptik kokan, Adına da şehir konan, Betonların yığınlarında, Kaybolduğun an, Ara sıra aklına getir de, Oralarda bizi an. Doğduğun bu köyde, Her şey farklıydı, Farklıydı Ceyhanbekirlide, Buna da inan. Yaşar Cerit |