GECİKMELİ DE OLSA ÖZÜR… ÖZÜRDÜR !-- Vay lan Kerim… Sen ha!.. 317 Kerim. Tesadüf yolum buradan geçmeseydi seni göremeyecektim. Dur da bir bakayım sana şöyle… Yıllar; Senden de çok şeyleri almış götürmüş, “ Kır baş ” olmuşsun lan… Saçlarına aklar düşmüş. Gel hele çöreklenelim şuracıkta bir masaya, Koştursun çaylar, tüttürelim birer sigara. Neydi o günler be dostum… neydi o günler? Nerede şimdi bizim gibi haşarı talebeler? Sıra arkadaşım, kankam, can yoldaşım benim… “ Öğretmen düşmanı… Canavar Kerim. ” Anasını sattığımın seneleri ışık hızıyla mı geçiyor ne? Daha dün gibi anımsarım, hiç unutulur mu be; Neler neler etmedik ki biz seninle!.. Bir daha dersimize girmesin diye; Sandalyesinin minderine yerleştirdiğimiz iğne Fransızca öğretmeni Charles de Gualle’un Batıvermişti nazik bir yerine, Yarı Fransızca yarı Türkçe: “ Vıyyy…ana ! ” demişti de Cümbür cemaat gitmiştik disipline. Nereden nereye işte… Az herze yememiştik! “ Sıfırın altında eksi sekiz derecelik bir açı çizebilir misiniz? ” demiştik… “ Ondan kolay ne var! ” demişti de… daha ilk derste Geometrici Pisagor’a kafayı yedirtmiştik. Ulan, yatacak yerimiz yok; bizim katlimiz vacip be Kerim!.. Anımsar mısın? “ Yükseklerden aşağıya nasıl atlanır? ” dedik, Bedencimiz Süperman’a bir de bunu denettik. Çıktı da çatı katından atladı adam; İki salto, dört burgu, üç perende… Gerdiğimiz brandayı altından çekince, başsız çivi gibi nasıl da çakılmıştı yere? O an, pek üzülmedikte değil hani… Mahkûm olmuştu tekerlekli sandalyeye. 1 Nisan olmalıydı yanılmıyorsam o gün; Adettenmiş ya hani… Şaka yapalım diye, Düşün ha babam düşün!.. Beynimizde fırtınalar kopmuş, bilinçaltı tüm fay hatlarımız kırılmıştı. Sonunda da yapacağımızı yapmıştık tabi… O ne çılgın, o ne dahi hane bir şakaydı be Kerim!.. Koymuştuk; hem masa hem de sandalyenin, Dörder bacağının altına birer adet mantar… Coğrafyacımız oturur oturmaz, infilâk etmişti sekiz patlar. Bir fırladı, fırlamasıyla bir oldu yığılması, Renkten renge büründü hocamızın siyasi haritası. Felç yalnızca kuzey-batı bölgesinden inmemişti Alt dudağı yutuverdi üst dudaktaki bıyıkları Bozuluverdi adamcağızın vaziyet-i coğrafyası. Sadece bu olsa; neyse… Omzumuza daha ne apoletler takmıştık. Bilirsin, biz bir türlü dinlemeye alışamamıştık Alışamamıştık alışamamasına da; Ya O! Edebiyat hocasını nasıl yakmıştık? “ Ben yanmasam, sen yanmasan, biz yanmasak Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa? ” diye Bangır bangır, bağıra bağıra ses telleri yırtılırcasına Koca usta Nazım’dan şiir okumuştu da Kırk yılda bir bizim de dinleyeceğimiz tutmuştu; Dönemin Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunmuştuk “ Komünisttir bu öğretmen... ” diyerekten Mahkemesi “ Ağır Ceza’da ” görüldüydü Kendisini akladı mı, aklamadı mı bilemem ? Çenemi düşürdün be Kerim… Çok konuştum. Anlattıklarımdan bin fazlasını da unuttum. Fakat yine de güzel olan bir şey var; En azından kâğıt ve kalemi sevdirdi bize hocalar. Gördüğün gibi işte, ben hâlâ eskisi gibi Şiire tutkundum ya bir ara, şiirler yazıyorum şimdi. Dile kolay be dostum… Altı koca sene, ite-kaka Zor zahmet, çift dikiş bitirebildik liseyi Bir baltaya sap olamadık… Olamadık gitti. “ Pekiyi sende bu suskunluk niye? ” Hep ben konuştum da sana söz vermedim diye Kırıldın mı yoksa bana Canavarım? Eeeeeeee!… Biraz da sen anlat bakalım, Ne yaptın, ne ettin, nerelerdesin şimdilerde arkadaşım? “ – Öğretmenler; kâğıt ve kalemi sevdirdiler Sen… Şiirler yazıp ‘ Şair ’ oldun. Ben de; dün yaptıklarımdan utandım Ö Ğ R E T M E N oldum dostum. ” “ -- Allah’ım sen benim aklımı koru, yoksa dünyanın sonu mu bu? Yahu, senin söylediğini kulağın duyuyor mu? Kafa kırılacak zaman mı Kerim?.. Maazallah şu yüreğime indireceksin, Kalmadı mı başka işletecek enayi şimdi de beni mi işleteceksin? Baksana sen şu gözüme benim tren geçiyor mu? Ne hükümetler değişti, ne bakanlar geldi geçti de Bakanlık bile bizi adam edecek öğretmeni Bulup ta piyasaya süremedi gitti. Ve sen; Öğretmen düşmanı Kerim, Canavar Kerim… ÖĞRETMEN oldun ha şimdi! - Kerrat cetveli çarpsın – diye yemin et lan… Yine de inanmam be Kerim. İnanmam, inanamam. Her bir herzeyi yiyeceğin gelir aklıma Hatta ölüm bile aklıma gelir ama; Senin Öğretmen olacağın… Asla. ” Bak sen şu iş’e, sen gerçekten de ciddisin Demek; yaptıklarından utandın da Öğretmen oldun sonunda… Haksız da sayılmazsın hani Canavar Kerim, Öğretmen Kerim ÖĞRETMENİM BENİM. Öğrenmenin yaşı yoktur derlerdi, Sayende… Bu gün, bende yeni bir şey öğrendim. Kerim Öğretmenin huzurunda; Ettiklerimden dolayı Tüm Öğretmenlerimden özür dilerim. AF EDEBİLECEK MİSİNİZ BENİ, ÖĞRETMENLERİM ? Recep Ümit NİŞANCI |