Söz gümüş değil
Söz ola, dilini yaka
Öz ola, içine baka Göz ola, yüreğe aka Yaş dökünce yürek döker, göz değil İçerini ateş yakar, köz değil Dil ola, yüreğe bata Kul ola, duası tuta Yol ola, yollardan öte Hakka ulaşmazsa o yol, yol değil Hakikat hırkası dardır, bol değil Söz ola dillere düşe Saz ola kollara düşe Tez ola yollara düşe Aşığı yollara koyan naz değil Âşıkları ozan kılan saz değil Sur ola, önüne kona Nur ola, kandilsiz yana Hâr ola, ateşi söne Odun atmayınca soba nâr değil Titreten yüreğin seni, kar değil Dar ola, girmeye zora Şer ola, hayıra yora Er ola, giymeye kara Vardığın yer, bulunduğun yer değil Her şey göründüğü gibi şer değil Yol ola kervanlar geçe Gül ola goncalar aça Dil ola avular saça Dudaktan dökülen her söz bal değil Dinliyorsan, sözlerim masal değil Aş ola, helalce yene Taş ola, sofraya kona Eş ola, yokluğa kana Unutma ki dört mevsim de kış değil Tevekkülün karşılığı boş değil Az ola, ellere düşe Tez ola dallara düşe Öz ola, ballara düşe Az, kıymetin bilmeyene haz değil Göz, görmesin bilmeyene göz değil İş ola gelmeye başa Düş ola görenler şaşa Diş ola haram bulaşa Haram varsa, o yediğin aş değil Helal nimetin tadıyla eş değil Kör ola, gire dikene Ter ola, düze çıkana Zor ola, gücü tükene Yanlış yola saptıran teker değil Bu beden her yükünü çeker değil Sel ola, ne varsa yuta Dal ola, uzanan tuta Dil ola, erer sükûta Konuşmayan diller lâl olmuş değil Sükût olan yerde söz gümüş değil |