Sokakların kimliksiz çocuğu
Ben sokakların kimliksiz çocuğuyum,
Ben, bu sokakların görünmez yüzü. Yüzümde sefaletin eksilmeyen izi ve yüreğimde adını bile bilmediğim bir sızı... Ben, sorumsuz vicdanların utancıyım ve gönülsüz bakışların ucundaki sancıyım. Ben dünyayı sadece bu sokaklarda tanıdım Sokaklar dışındaki bir yaşama yabancıyım. Ben bu sokakların kimsesiz ve kimliksiz yurttaşıyım Çocuklu ailelerin korkulu düşü, Polisin, zabıtanın sevimsiz işi ve herkesin kurtulmak istediği Zararlı bir kişiyim ben. Herkes kurtulmak istiyor benden ya, Ben herkesten çok istiyorum kurtulmayı da Mümkün olmuyor. Ben de sıcak bir yuva özlüyorum Sıcak bir çorba, temiz giysiler, Güzel ayakkabılar, rahat bir yatak. Kim özlemez... Yatağım kaldırımlardır benim Bir taştır, başımı koyduğum yastık çoğunca Gökyüzünü çekerim üzerime yorgan diye geceleri Yarenlik eden bana, kimi zaman ya bir sokak köpeğidir Ya bir sokak kedisi, Ya da benim gibi bu sokaklardan kimliksiz birisi... Yıldızlarla dostum sadece Bir de gece parıldayan Ay’la Sadece onlar gülümser bana, yüzümü onlar güldürür Çoğu geceleri onların sıcaklığıyla ısınırım. Sanırlar ki, zevkten kokluyorum ben bu tineri Çıkaramadığım için kafamdan, Durmadan beni kemiren örümcekleri ve unutmam için Yıllardır çektiğim katlanılmaz çileleri. Tutunacak ne bir dalım oldu bugüne dek, Ne de özlem duymaya cesaret edebileceğim bir şey... Geri getirebilecek en küçük bir umut olsaydı yitirdiklerimi Tutunurdum ve bırakmazdım yakaladığım umudun yakasını. Ama benim umudum kalmadı ki, Kaç umut eskittim bu sokak aralarında, bir bilseniz Her umudun tükenişinde, halimi görseydiniz. Kimsenin benden umudu kalmamışken Ben nasıl umut beslerim, Nasıl süslerim dünyamı, hayallerimle. Soğuğun en acısını benim ciğerlerim tanır Bu sokaklar kaç ciğeri tüketti bugüne dek, kim bilir?.. Çocukluğu yaşamadan büyüdüm sokaklarda Çocuk gibi görünsem de hiç çocuk olamadan. Ben çocuk oldumsa da, Kimse benim çocuk olduğumun farkında olmadı. Daha doğrusu kimse benim farkımda bile olmadı ki, Çocuk olduğumun farkında olsun. Ben oyuncakları sadece çöplerde gördüm Kırılmış, bozulmuş oyuncakları. Henüz kırılmamış olanlarını ise ben kırdım!.. Hayat beni nereye savurduysa ben oralara savruldum Yazın kızgın güneşlerinde ve kış ayazlarında kavruldum. Kiminde, bu sokaklarda dilendirildim, Kiminde, cadde başlarında duran arabaların camını sildim, Kâğıt mendil sattım kiminde üç kuruş ekmek parası için Ama kazandığım her defasında dövülerek alındı elimden Az kazandım diye bir de dayak yedim, horlandım Bu yetmedi, hırsızlığa zorlandım. Ben, karnımı doyurmaya bile kendim için çalmadım. Ama hırsız damgası yemekten kurtulamadım, Kurtulamadım kapkaççı, yankesici olmaktan. Sokaklarda en çok yaşayanımız yirmisindedir. Biçilen ömrümüz bu kadar bizim. Şimdi ben, ömrümün belki de yarısındayım Bir o kadar daha yaşayabilir miyim bilemem Zaten böyle yaşayacaksam, fazla yaşamak da istemem Eğer soğuk, açlık ve sefalet öldürememişse hala beni, Ya da bir çete kurşununa hedef olup da gitmemişsem Bir gün, ya bir bıçak darbesi ya da bir şişin göğsümü delmesiyle veda ederim. Her gün, bir başka nedenle ölümün gelmesini beklerim. Sanırım tek kurtuluşum da bu. Bu yüzden tek umudumdur ölüm. Ya bir çöplükte bulurlar cansız bedenimi bir gün Ya bir köprü altında, günler sonra. Kimse hatırlamaz zaten beni Hiç kimse de duymaz öldüğümü Zaten kaydım da yok ki nüfusta Bir yerlere ölüm kaydımı bile düşmezler bu yüzden. Bir gün, bir köşe başında kimliksiz yatan Bir çocuk cesedi görürseniz, o benim. Siz arkanızı dönüp gidin, alınmam. Ben alıştım terk edilmeye, görmezden gelinmeye Benim en mutlu günümdür o gün, üzülmeyin Ardımdan, ölmüş de kurtulmuş deyin. Ben zaten öyleyim... |