Adı Mahinûr (9.ve son bölüm )Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Adı Mahinûr (1)
Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin, Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin Efsûni gözlerinin bakışları yaralı Güneş esrik gezerdi ona gönül vuralı Kara kaşlar yüzünde resim gibi asılı Yürekleri kül eden bakışları basılı Gümrah saçlar havada ahenkle raks ederdi Bulutlar hasedinden yağmur olur giderdi Edâ’sı Mahinûr’du nazları Mahinûr’du İlahi gönüllerde o ne aşılmaz sur’du Yüzünde gamzeleri tıpkı bir bahar gibi Kıvrımlarında insan yakan gizli hâr gibi Musiki gibi sesi kadifenin gözyaşı Sultanlara mahsustu asil dik mağrur başı Bir mahalle aşıktı mâh çatlatan yüzüne Nice canlar yanardı sitem düşse sözüne İki katlı evinde atlas perde asardı Mahinûr nine’siyle ne de mutlu yaşardı Ninesi tam Osmanlı kartal bakışlı asil Mahinûr ninesine yakışır örnek nesil Nisan yağmurlarıyla mahalleye akmıştı Saçlarının yanına beyaz güller takmıştı Bir şenlik bir kıyamet mahallede curcuna Onun geldiği o gün o gün dindi fırtına Nerde bir hasta duysa yardımına koşardı Ya da bir yoksul görse merhamette coşardı Çok sürmedi bir an da sevdirdi kendisini Yüreği gül-feşân dı saçardı handesini Efsûnlu bir daire bulunduğu her nokta Gölgesi bile vakur varlığında ve yokta Sabah saat dokuz da balkonuna çıkardı Kapıyı açar açmaz bir nur gibi akardı Makberi-Ahmet Akkoyun.....10/09/2007......00::05... _______________________________________________________ Adı Mahinûr (2) Bahçenin duvarları sarmaşıkla bezenmiş İçinde manolyalar boydan boya uzanmış Yüzyıllık ahşap konak kalmış paşa dededen Kimbilir ne acılar, gözyaşları va’deden Evin dört bir yanında saçakları oyulmuş Öksüz göçmen kuşlara âşiyânlar koyulmuş Kaldırımlar yürürken adımını sayardı Onu gören yıldızlar hasedinden kayardı Mehtap onunla doğar ve onunla batardı Gecenin kalbi bile ismi ile atardı Hicâp gülü gibiydi gözleri daim yerde Onun hicrânı bile sadre şifâydı derde Balkon da saksısında fesleğenler açardı Onu gören kumrular daha mutlu uçardı Sümbülü çatlatırdı misk Amber râyihası Kaç yetim-i sevdanın kaç asırlık duâsı Derde aşık olmaktı onu sevmenin adı Ara yok Kâinatta asla bulunmaz tadı Her gece Âsûmân da hayâllerde misafir Elini dokunduğu taşlar zebercet safir Firdevsi bir rüyaydı aşkına aşık olmak Yanarken alev alev aşk-ı daimi kalmak Mâhinûr’du Mâhinûr aşkta mahi kalpte sur Mâhinûr’a râm olan kalpte olurdu huzur Hüzün dolu bakışa taş olsa da dayanmaz Öyle bir yanardı ki ateş değsede yanmaz Bir yanı çocuksuydu diğer yanı hüzünde Baharlar tutuşurdu Mâhinûrun yüzünde Sanki bir melek gibi süzülerek gelmişti Gelirken nokta nokta bulutları delmişti Köşe başı beklerdi hayran-ı avanesi Mâhinûr’un ölümsüz hasretli divanesi Çıktı çıkacak derken gözler yolda çürürdü Lakin bakkal çırağı onu hergün görürdü On yaş daha olsaydı ah bir on yaşı daha Çırak olduğu için şükrederdi Allaha Her sabah sepetiyle eve giderdi çırak Oysa bakan gözlere yıldızlar kadar firâk Makberî - Ahmet Akkoyun......13/08/2007.........00::05.....İst ________________________________________________________ Adı Mahinûr ( 3 ) Birde fesleğenleri onu görür her gece Mâhinûr kaf dağından gelen nazlı bilmece İşte böyle biriydi o esrar-ı şahane O’na gönül vermeye gerekmezdi bahane Yoksa o hiç mi yoktu zümrüd-ü anka mıydı Kadifemsi sesiyle esrarlı yankı mıydı Yürüdüğü yollarda aşk iklimi çakardı Hangi mücrim aklıllı Mahinûrdan bıkardı Dağlarda ses olurdu türküsü Mahinûrun Sesler sur’u yıkarken altında kaldım sur’un Göz göze geldiğimde gözüm akar sanırdım Ben onu ta bin yıllık rüyalardan tanırdım İkimizin ismini taş masaya yazmıştım Kaç sehersiz gecede şiirlere dizmiştim Mâhinûrun sevdası ruhuma bizlenmişti Ve ismi şiirlerde onlarca gizlenmişti Gördüğüm Mahinûrdu yazdığım Mahinûrdu Yazdığım her beyite ismi mührünü vurdu Bu öyle bir ateş ki anlatması imkansız Bir o vardı bir de ben ve yeryüzü insansız Belki bunlar bir rüya belki de cinnet hali Çamlıca’ya uzatsam taşır mı bu vebâli Orda durur mu hala üstü çizik taş masa Ve nereye gizlendi aşk’a yol veren asa Ruhum benden uzakta aklım dağlarda derviş Yangınımın hâz’ından gönül kemâle ermiş Mahallemiz Fatihte güzel mi güzel bir yer Orda başka olurdu gün ortası ve seher Kulakları okşardı sabah ezan sesleri Oda’lara çarpardı lahûti nefesleri Tak tak ayak sesleri namaza gidenlerin Davetçisi gibiydi gece gündüzden emin Makberî - Ahmet Akkoyun......17/08/2007.........00::05.....İst ____________________________________________________________ Adı Mahinûr ( 4 ) Bir Cuma akşamıydı yatağa uzanmıştım Sabah ezanı ile zorlukla uyanmıştım Ağır ağır Camiye doğru uzandı yolum Boşlukta birisini saracak gibi kolum Bu sabah farklı dedi rüyamdaki pir sedâ Bu sabah şad olacak aşk-ı daimi gedâ Namaz bittikten sonra iç avluda oturdum Rüyanın tesiriyle onlarca hayâl kurdum Dışarı çıktığımda yüreğimde ümitler Bir adam bağırıyor haydi taze simitler Yanına yaklaşarak sıcak bir simit aldım Parka doğru giderek hatıralara daldım Birden çocuk sesleri hatıraları böldü Bir kızılca kıyamet çocuk koşarken güldü Başımı çeviripte tam geriye dönerken Mahinûru görmüştüm merhamette yanarken Parkta yatan çocuklar birer birer uyanmış Mahinurun elinde sıcak simitler yanmış Onlara dağıtırken nasıl nasıl mutluydu Mahinûrun yüreği işte böyle kutluydu İşte benim sevdiğim cânân böyle biriydi O benim yüreğimde tam bin yıldır diriydi Bir anlık bir zaman da dönünce beni gördü Gönlümü fersah fersah mesafelere sürdü Öyle kaldı Mahinûr öylece bana baktı Vurgun yemiş gibiydim kalbim kalbine aktı Göz göze geldiğimiz geldiğimiz o anda Çöktü yer çöktü kubbe kaybolduk biz zamanda Gece görülen rüya artık tamam olmuştu Mahinûr ışık gibi yüreğime dolmuştu Dönüşte beraberce eve kadar yürüdük Ve sanki gölgemizin gölgesini sürüdük Makberî - Ahmet Akkoyun....ç23/09/2007......00::05....İst ______________________________________________________ Adı Mahinûr ( 5 ) Sessizliğin sesini sessizlikte dinledik İki yaralı yürek beraberce inledik İlk o gün başlamıştı aşk-ı muazzezimiz Deryalar kadar geniş gökyüzü kadar temiz Sevdamız ki silinmez mürekkeple yazıldı Firâk ölüm diyerek gönüllere kazıldı Ben Segâhı severdim o Nihavend vurgunu Ud da taksim yaparken tam bir gönül yorgunu Birlikte meşk ederdik yıldızlara bakarak Kalamış şarkısının hicrânında akarak Aşk-ı muazzezimiz ölümsüz ve gizdeydi Kem gözlerden muzdarip ve sadece bizdeydi Yangın çiçeklerini gönüllere ekmiştik Sadabatta beraber aşk’a kürek çekmiştik Ben katibim olmuştum Mahinûr yürek yaram Ne yeminler etmiştik bize başkası haram Kıracaktık birlikte kem talihin çarkını Aşk’a zincir vurarak yıkacaktık barkını Oysa ne bunlar oldu ne kem talih kırıldı Sinemiz iki parça ortasından yarıldı Acılar öbek öbek set çekti önümüze Hasret kurşunu yağdı âsûde günümüze Geldi hazân mevsimi gazel düştü yerlere Firâkın tohumları zehir ekti serlere Ben Segâhı severdim o Nihavend’e aşık Mahinûr gözlerimde yanan ilk ve son ışık Sustu makam ve perde sustu taksim ve usûl Yalnızlık şarkısını besteledi son fasıl Bir sabah kalktığımda kilitliydi kapısı Ve sanki üzerime çöktü ahşap yapısı Yaktım hatıraları kırdım yazan kalemi Yokluğu gözlerime resmederken elemi Makberî - Ahmet Akkoyun.... ______________________________________________________ Adı Mahinûr ( 6 ) Kara yeller kimbilir hangi yöne savurdu Giderken her zerremden beni binlerce vurdu Tam dokuz gün boyunca ne ses geldi ne sedâ Sanki geri dönüşü olmayan bir elveda Birgün kapı çalındı ürkek bir ayak sesi Postacının elinde kalın bir zarf destesi Siyah bir kalem ile isim adres yazılı Zarfın arka yüzüne Mahinûr’u kazılı Zarfı alıp odaya girip sessiz oturdum Saatlerce açmadan bakıp öylece durdum Sonra derin bir nefes renk gelince benzime Mahinûr’un kokusu çarpıverdi genzime Zarfın içinde pembe renkli mektup uzuyor En başında koskoca ey DİL-HUN’um yazıyor Habersiz bu gidişim değildir asla vedâ Ölümden önce olmaz sana asla elvedâ Sakın kesme ümidi sakın yeise düşme Hasret yangınlarının ateşlerinde pişme Gelişim yine sana dönüşüm yine sana İsterse iki elim bulansın kızıl kana Sadabatta ettiğim yeminim hala baki Söylemiştim rüyamda aşkın içirdi saki Ya sen varsın kalbimde ya sen varsın ya da sen Bırak seninle bitsin ,dinsin hasret-i gülşen Kalbine kurşun gibi sorular sorma kalsın Alem bize bakarak aşkın sırrına dalsın Aslı beni görseydi mutlak deli sanırdı Kerem seni görseydi gerçek aşkı tanırdı Çok değil ki sadece on gün sonra ordayım Ah bir bilsen burada sensiz nasıl dardayım Buz dağında yol almak daha kolaymış meğer Senle geçen bir anım inan bin asra değer Makberi - Ahmet Akkoyun.... _____________________________________________________ Adı Mahinûr ( 7 ) Sensiz intizârdayım , titrek elimde dua Katran karası gece hicrân içinde şuâ Ses hızında ayrılık, göz bebeğimde kurak Çeşm-i giryânlardayım hançer yarası firâk Sakın ha, yalnızlığın girdâplarında kalma Gülsün kara gözlerin, asla me’yûs da olma Bize uzak olmalı aşk’ı körleten gurur Sabra sabır demeli,gelecek kalb-i sürûr Bir mahkemem var burda,miras paşa dededen Kimbilir sancısında neler saklı v’adeden Mahkeme biter bitmez, emin ol ki ordayım Ah bir bilsen dil-hûn’um sensiz nasıl dardayım Bu ayrılıklar var ya ,sanki zehir kancası Sen sevda perverimsin gönlümün tek hancısı Pay-ı taht’ım gibisin bil sine-i sâfımda Nadir gevherlere eş, gizlenmiş can rafımda Segâh makamlarında içli nağmelerin var Nihavend bakışlımsın değişmeyen vefâ-dâr Kuruyan gözlerimin akan yaşları sensin Yaralı yüreğimde meltem gibi esensin On gün çile törpüsü, dil-bâz’ım ateşten kor Dayanması kolay mı,gel sen birde bana sor Gözlerimin önünde mahzun duruşun saklı Senden başkası haram ,ölümüne yasaklı Arada bir eve git kapılarını yokla Gölgen bahçeye düşsün,onu al bana sakla Saksıda manolyalar susuz kalmasın sakın Benden sana emanet döneceğim gün yakın Her sabah kokusuyla günü uyandırmalı Açan tomurcukları bir beni andırmalı Hani simit verdiğim o yoksul çocukları Göz önünden ayırma ,belki yok harçlıkları İkbâlimizdir onlar ,yetimler âsûdemiz Onları güldürürsen güler baht-ı didemiz Sesini dalga dalga alıp getirsin rüzgar Bir parça huzur bulur, yankılarında didâr Makberî - Ahmet Akkoyun.......24/05/2008.........00:05...........İst -------------------------------------------------------------------------------- Adı Mahinûr ( 8 ) Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin Öyle bir güzeldi ki mühür gibi ezelin “Geleceğim” ,diyordu “çökse kubbe, çökse yer Vuslatın olmalıydı elbette ki son zafer” Yazdığı satırları okuyorken haraptım Sinem yangın tarlası bir diyar-ı haraptım Fecr-i atimdi benim, Kaf dağım, Taç mahâl’im Destanlara sığmazdı yazılsaydı bu hâlim Zümrüd-ü Anka’m gibi süzülerek gelmişti Kehkeşânlar gibiydi âsûmân’ı delmişti Mektup elimde kıvrık son noktasında gözüm Volkanlara bedeldi, derd-i giryânda özüm Kim bilir yazmak için ne kadar özenmişti Mektubun her noktası dua’yla bezenmişti Bezm-i gülzâra döndü, intizârımda sürûr Asırlık uykusundan çiğdem uzattı huzur Adı Mahinûr idi edası Mahinûr’du Mahinûr esrârımı efsûnlarıyla vurdu Vefâ abidesiydi gülden narindi eli Yıldızları dökerdi bir kez ansaydı dili Öksüzlüğü saklıydı mahzun ,melûl gözünde Erguvanlar ağlardı üzülseydi yüzünde Lebdeğmezimdi ismi her an dudaklarımda Kaç geceyi yakmıştım ümit adaklarımda Zeytuni gözlerinin bakışları yaralı Göze perde çekmiştim onu gördüm göreli O dil-hûn’u mahbube’m, değişmez özge candı Nefeslerden değerli, damarda gezen kandı Sadabâd’ta nasılda huşu ile gezerdik Dalgaların üstüne hayâlleri çizerdik Ben kayıkta kürekçi o değişmez pusula Martı serenadında başlıyorduk fasıl’a Nihansın dideden’in terennümü yakardı ** Bizi gören insanlar gıpta ile bakardı Ben kâtibim olurdum o da kadife sesi Hicrânları yakardı dokunsaydı busesi Böyle bir hikâyeydi ibretli hikayemiz Göz göze geldiğinde başlardı âsûdemiz Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin, Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin Makberî – Ahmet Akkoyun……………………22/10/2008……00:O2….İst ……………………………………Devam edecek Adı Mahinûr idi zeytin gözlü güzelin Öyle bir güzeldi ki mührü gibi ezelin Zeytuni bakışları Çigân gibi yaralı Güneş esrik doğardı ona gönül vereli Mütebessim yüzünde gamzeleri yanardı Onu ne zaman görsem ta ciğerim kanardı Hüzün mahkûm olurdu onun olduğu yerde Aşka âşık olmanın lokmanıydı o derde Dudak kıvrımlarında gizli sancılar vardı Esrar-ı şahanemdi o ne güzel bir yârdı Nerde bir yetim görse yardımına koşardı Hasta yoksul ve yaşlı yardımıyla coşardı Vefâ şahikâsıydı merhamet deryasıydı Kaf dağından süzülen insanlık rüyasıydı İki katlı evinden şen sesleri taşardı Mahinûr ninesiyle nede mutlu yaşardı Bahçede manolyalar gülen yüzü gibiydi Saksıda fesleğenler onun izi gibiydi Yazdığı son mektupta ”ey dil-hûn’um” diyordu “Bilemezsin bu gurbet sinemi nasıl yordu Hiç mecbur kalmasaydım gelir miydim buraya Bir bilsen ne acılar ekleniyor yaraya On gün sonra ordayım sakın üzülme emi Damarlarımda gezen sevdamın hasret demi Bize uzak olmalı kalbi kirleten gurur Ve sadece seninle olur bu kalb-i sürûr Mahkeme biter bitmez mutlaka yanındayım Ayrılık acısından intizâr anındayım” On gün geçmek bilmedi sanki zamanım durdu Kahır dolu saatler böğrüme kazma vurdu Heyhat ne gelen vardı ne de ondan bir haber Nerdeydi o gül feşân neredeydi o mücver Her gün sokak başından evine bakıyordum Kapalı perdelere ağıtlar yakıyordum Yeşil atlas perdeler camlarda sanki esir Tonlarca kâğıt olsa tâb’a yetmezdi nesir Söz vermişti mutlaka gelecekti o dildâr Yokluğun yokluğunda sanki yasaktı didâr Anlaşılmaz hâllerin tuğyânında duçârdım Korkularım korkmuştu korkusunda naçârdım Razıydım gelse idi feleğin her şartına Sanki bu sessizliğin ardındaydı fırtına Ürperiyordu gece ay sessiz ağlıyordu Bülbül sine zâr’ımdan gözünü bağlıyordu Neydi bu acı Ya Rab neydi bu bendeki kor Mahinûr’un efkârı ölümden de daha zor Sensiz bir yanım öksüz gönül sarayım çorak Bir damla suya muhtaç ümit pınarım kurak Asırlara bedel eş on gün ne kadar uzak Heyhat görülmemişti bahta kurulan tuzak Meğerse erken bitmiş Mısır’daki mahkeme Erken yola çıkmışlar bitince muamele Bir hayli yüklü imiş Paşa dede mirası Çıkmadan zekâtını dağıtmış gün arası Kalan mirası alıp Kahire’ye inmişler Ninesiyle birlikte bir gemiye binmişler Üç gün sonra denizde kopunca büyük tufan Mahrum kalmış içinde yüzlerce masum insan Çok geçmeden dev gemi yan yatmış yavaş yavaş Güvertede karmaşa sanki büyük bir savaş Su üstünü doldurmuş onlarca küçük kayık Ağlayan ağlayana gözlerde korku büyük Mahinûr’la ninesi birbirine sarılmış Gözlerinde korkunun çizgileri yarılmış O nur yüzlü ninesi sığınmış Hakk katına Medet ya Rab diyormuş İsm-i Âzâm adına En son öyle görmüşler ninesiyle dil hûnu Sonrasını bilen yok kimse bilmiyor sonu Öldüğünü gören yok belki de derya yuttu Ya da Rahmet yetişti deniz üstünde tuttu O söz verdi gelecek kim ne diyorsa desin Ahh be gözleri karam söylesene nerdesin Yandı yıkıldı dünya herc-ü merc oldu rüya Yağmur yüklü bulutlar mezar oldu uykuya Ve hâlâ yolarında yolunu bekliyorum O ölmedi diyerek dualar ekliyorum Hey Makberî Mahinûr belki sedâya gelir Yer yarılır gök çöker kalb-i gedâya gelir Makberî ……..22/10/2009………22:45…İst |