40
Yorum
4
Beğeni
4,9
Puan
3285
Okunma

Bir ateş böceğinin gülüşü var mı?
Bir yandı bir söndü sihirli bir gecenin içinde
Acıları örtmüş kahkahaların ardında saklı belki de
Sadece yastık altı yağmurları üstümüze giydiren
Hüzzam şarkılar çalıyor artık ta ötelerden.
Koca bir dünyaya yetecek kadar ağladım ben
Artık ağlamasın kır çiçekleri yeter.
Kapadım bir azap meleğine tüm kapıları kayıbım yetmeyende
Hayata takılan kelepçelerde küflü sevgiler yalan sancılar var artık.
İhanetle sadakat arasında bir bağlaç işte
Çıkmaz bir sokakta kanlı avuçlarına bakıyor küçük bir kız
Anlamıyorlar yitik bir aşkın öyküsünde anadili sadece ayrılık.
Aynı evin ayrı duvarlarında gezen bir tutam sarmaşık gibi aşk.
Ünlü bir ressamın bir fırça darbesinden gelen pahalı bir tablo bazen
Bir yağmur yağıyor artık uzak şehirlerin topraklarına
Tuhaf bir ezgi dilinde eksik notalı yarım mısralı şiirler var.
O sevda türküleri söylerdi kimin bu ihanet şarkıları dudaklarında?
Kim daha çok yalan söyledi soruyor sol yanına?
Siyah beyaz bir filmde bir düş hatırı yok muymuş?
Sevdaların iklimlerinin bize ait olmayan siyahları kalmış.
Bir nefeslik ömürlerde lal yangınlar gelmeyen vuslatlarda yakıyor.
Satır arası bir sevişmede yıkmışız çoktan kumdan kaleleri biz.
Hadi bırak hayır diye başlayan hiç bir cümle kalmasın.
Ölümlerimiz zaten bir satır başı parantezin içinde
Sevmişiz işte temmuzları arkasından kar yağacağını bile bile
Çırılçıplak bir hasret af diliyor diz çökmüş yerlerde önümde
Küçücük umutlar kanarken göçüyorlar başka ülkelere
Zırhları bile eritir aşk bilerek kandığındır yandığındır.
Ya damla damla kirpiklerinden yağarsın cehennemlerde
Ya da bir iblisin günahını çekersin kelebek düşlerinde senelerce
Sen seç...
5.0
91% (20)
4.0
5% (1)
3.0
5% (1)