6
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1450
Okunma

Gözyaşlarına kertilen bir ömrün sehpasında
Umudu boğan hüsranlarla
Acil çıkış kapısında öldüm ilk yüreğimi
Münadi bir avukatlıkla savundum
Hiç gerek yokken kanımı
Türküm dedikçe inlettim
Zulmün baş paresine koyarak dudağımı
Fermanlı sukutlara eğerek başımı
Bir fidanı daha söktüm hayattan
Ömrünün en yeşil dalını kırarak
Kaç yıl dağların meskeni olduysa ölmek hevesi
Daha kaç yıl olacaksa ey halkım
Kürt ya da Türk olmayı ben istemişim gibi
Ben istermişim gibi ölmeyi öldürmeyi
Bir kirli tezgahın üzerinde dokundu kanım
Hiç bir öfkeyle gerilerek
Gövdemin içinden geçirip kalbimi
Aklımın urganlarını çözüp çözüp
Bir gaileden bir gaileye
Öldükçe öldüm kendimin iyiliğini
Yoksulluğun ve biçareliğin kadavrası
Sefilliğimi alıp başıma
En yoğun sevmelerime bile aldırmadan
Kardeşlerimden kurtarmak için vatanı
En ön safta ölmekle payelendim
Şimdi bir ibretlik öykünün kulpuyla
Bir gerçeğin rahmetini giyinerek
Katıksız ve geriye bakmaksızın
Koyu ve kati bir tövbenin etine bürünüyorum
Eskiyen pörsüyen ahdimden vazgeçiyorum
Artık mevalisi değilim hiçbir uygarlığın
Hizasında durmak istediğim mutluluklarla
Sadece inancımı içiyorum
Sevmenin en uç boyutundan harekelenerek
Türk Kürt demeden ey halkım
Yeni bir yarın olsun diye bu mutluluk kastım
Daha anlamlı ve faydalı ölmelerde aksın diye kanım
Dünümün kahrını terk ediyorum
İnancımın parmaklarıyla doku(n)duğum
Sesimi bir ezan gibi haykırıyorum
5.0
100% (3)