EN MAÇO USTAMDI
En maço ustamdı
diyebilirim çelik gibiydi çelik gibi sinirleri vardı maçlara dayanamazdı Muhammet Ali Clay’in maçlarını defalarca seyrederdik VHS videolardan o zamanlar balyozla kırıyordu kendinden 3 misli kayaları Güneş’in o en sıcak zamanında nilüfer çiçeğini severdi çok ben şiir yazardım o sıralar 15 yaşında o şiirlerini çamaşır iplerine asmalısın diye takılmıştı sonra şiir yazmak işmiymiş. Geceleri sahile demir atardım aylak kolları dövmeli çaylaklar keserdi yolumu anlatırdım Usta’ma onlarla nasıl anlaştığımı kavga filan etmeksizin yani en çizgili gömleğim sırtımda cebimde sakladığım yüzüklerim denizin kaldırma kuvvetiyle batık gemiler ve hazineleri çekerdi dikkatimi makarna pişirirken ben mutfakta Usta’m nakavtla devirirdi rakiplerini sonra beraber kutlardık bu zafer gecesini. Şimdi Usta’m yaşlanmış şehir spor salonunda genç yeteneklere bakıyor geçen ziyaretine gittim çayını içtim aradan tam 25 yıl geçmişti eşinden ayrılmış ev diye salona yerleşmişti üzüldüm haline antremandaki gençleri seyrettik ve birkaç boks müsabakası videosu geç vakte dek sohbet ettik sabah işim vardı izin istedim evin yolunu tuttum erken kalkmak için saatimi 7’ye kurdum mışıl mışıl uyudum rüyamda Usta’mı gördüm bir rakibini yine yere sermiş gülüyordu her zaman zafer benim diyenlerin diyordu. FARUK TABAK |