YABANDINHuysuz Tatsız, tuzsuz bulmuştun Suratsız dedirtmişti dudaklarına gözlerin Selamını alırken burun kıvırırdın Dudak bükerek bakardın yüzüne Yabandın, yabacıydı Uğramazdın vadisine yol olsan Uzanmazdın gölgesine bunalsan Bir yudum suyu esirgerdin Pınar olsan, göl olsan Yılarca yaşadın yanyana Yıllarca esintisiz Ve Sana ait Sana ait olandan habersiz Hangi titreşim yıkmıştı yanılgıları Hangi kıpırtı yerle bir etmişti Onu huysuz, tatsız, tuzsuz Onu suratsız gösteren bakışları Ne değişti Ne oldu ki Onu sevdin Onunla seviştin porsuk boylarında Gecelere işlenmiş ışıl, ışıl Yıldızların altında Yutkunduğun tatsızlık mıydı iliklerine kadar Tuzsuzluğu mu yudumluyordun dudaklarınla Kanıma girdin diyordun Kanına girsin istiyordun Ve Her dokunuşta bir yıldızın Yere indiğini Hissediyordun Evrendeki bütün yıldızlar toplanmıştı Dolmuştu küçücük yüreğine Yüreğin güneşi istiyordu Daha çok sevdikçe Daha çok Sevilip seviştikçe Şimdi yoksun, uzaktasın Tezikmiş kuşlar gibi yalnız Bir yalnızlık bıraktın huysuz adama Yıldızlar evlerine döndü Geri döndü çiğdemler Bir kuş uçuyor kanadı kırık Kanadı kırık, Çamlıcada Dağlara, taşlara çarpıyor Çarpıyor karanlıkta Yarısı yitik bir adam dolaşıyor Bir adam Porsuk boyunda Bilmem hatırlarmısın Hatırlarmısın o suratsız adamı Postunu anı’ya sermiş Anılar yumuşak, anılar sıcak Öyle bir gülücük var ki dudağında Üfürsen uçacak Gözbebeğinden tank gibi Gözbebeğinden geçirmiş acılarını Acılarını geçirmiş, geçmişe dönük adam Geçmiş şimdinin önünde Geçmiş adamın yüreğinde Bir su damlası gibi berrak Kar tanesi gibi apak Ve Maziye gömüldü sanılan yıllar Gün ışığı gibi sıcak Gün ışığı gibi parlak Adam şaşkın Adam deli, adam dağınık Bir yolda yürüyor koşarcasına Bir yolda yürüyor Delirttiği sevdasıyla Bir yol ki arkası aydınlık Bir yol ki Bulunduğu nokta gibi Önü karanlık Üzgün yol kıyısındaki pınarlar Su üzgün, yer, gök, üzgün Tanrı üzgün, üzgün melekler Geçmişin ayak izlerine bakıp ağlıyor Ağlıyor çamlıca tepeleri Eskimiş, kırılmış, dökülmüş Dökülmüş bir bakışla ayağa kalkan Ayaklanan meme izleri Ve işte Balıkçılar seni konuşuyor porsuk boyunda Sen varsın ihtiyar balıkçının dudağında Sen varsın vadiyi boydan boya Geçen kuşun kanadında Oltasına takılacak olanı beklerken dalgındı Dalgındı güneşe boyanmış yüzüyle Buradan birileri geçmiş dedi ihtiyar balıkçı Sevdadan izler bırakmış dedi yanındakine Kokusu karışmış suya Rengi karışmış dedi havaya sevdanın Aklı almadı bir türlü bu sevdayı İhtiyar balıkçının Her tarafta bir parça var aşılmaz Her parçada bir giz var anlaşılmaz Şehit mezarı gibi uzanır sonsuzluğa Yalnızlığa uzanır üstü kül tutmuş anılar Ve porsuk boylarında Ateşten bir mezar Ve işte Bir şaşkının ayak izleri başucunda Belli ki birşeyler aranmış Bir şeyler aramış porsuk boyunda Birşeyler aramış Mezarlaşan anılarda Toprağa düşmüştü gözbebekleri birinin Toprağa düşmüş en hassas yeri yüreğinin Göz yaşı kokusu var her karışta Anılara gözyaşı karışmış Karışmış her arayışta Bu nasıl iş dedi hayretle Hayretle ihtiyar balıkçı Açtı ellerini havaya İşte burda sevişmişler Tadı vadiye karışmış, kurda, kuşa, sudaki balığa karışmış Tadı Porsuğa karışmış sevi’nin Şu kıyıda suyu izlemişler Birlikte uzanmışlar toprağa Saçlarından iz var kuytuda kızın İşte Burada, Burada yakalanmışlar ayrılığa ansızın Porsuk bir kitap sanki dedi ihtiyar Dağlar bir kitaptı okunmadık Açılıyordu ağır ağır Açılıyordu sayfa sayfa Sözcükle ifade edilemeyenler Alev, alev her sayfada Sevda öylesine açık işte burada başlıyor Ve Kitabın son sayfası gibi Başlangıcına uygun bir biçimde Burada Bitiyor Kaya DEĞİRMEN |
mutluluk nehiri hep size doğru aksın inşallah
sevgiler başarılar
umarım bu yorumu okumaya vaktiniz olur