-İlk atılacak taş / bir günahsızın elinden olmalı dedi İsa- patika yolun kahverengi taşları bir bir sökülmekteyken dokunaklı bukleleriyle bakıyordu Maria / tansık koruyucusuna
hüzünden yalvarası bir hayranlığa dönüştü dudak kıvrımları bal sarısı gözleri irileşirken / bedeni tümle bütünleşip hiçleşti
-seni çarmıha gerseler de ağlamayacağım / çünkü içimdesin seni yeniden yeniden doğuracağım / bilesin-
-yüzlerce yıldır sarmaşık yeşilde yiten mezarlarımızda bir anka gibi dirilirken binlerce kez yepyeni isimlerle her tarihte seninleyiz Maria kadın trajedyasının ağlayan ve gülen maskeleriyiz
köhne ve tozlu sandıklardaki kostümlerle çıkarız seyircilerimizin önüne / her rolde eş –anne- kız kardeş- fahişe
alı al- moru mor sahnelerimizin en gözde oyuncusu sensin Kırılgan endamlı bir papatya kadar incesin kıskanırım seni Maria oysa sen beni herkesten daha çok seversin bir anne gibi sıcak ve şefkatlisin
tarih ikimizi de yalan yanlış yazacak sayfalarına söylesene Maria / kaç çarmıh gerekir bizi kurtarmaya
ah Maria / güzeller güzeli biliyorum hiç anlamadılar bizi sindik hesapsızca mezar taşlarımızın kitabelerine sanki biraz kıvançlıyız / utangaç peçeli yüzlerimizle şöyle en saygınından verilmiş bir unvanımız da varsa güleriz halimize
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
ah Maria şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ah Maria şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
elbette kadın sorununu , bir kadın çok daha iyi anlatır. ancak, ben tüm mazlumların sorunlarına duyarlıyım. bu anlamda *insan * temasını işliyorum. buna rağmen, burada en az 3 tane kadına yönelik şiirim var.
''erkeğin birine sormuşlar. "Kadının elini niye öpersiniz?" diye.
erkek cevaplamış: " Kadına saygı duyarım. Erkek ile bir bütünü tamamlar."
başka erkeğin birine sormuşlar. "Kadının elini niye öpersiniz?"
başka bir erkek cevaplamış: "Kadın kutsaldır. Hayatın devamını sağlar, doğurur."
diğer bir erkeğe sormuşlar. "Kadının elini niye öpersiniz?"
diğer bir erkek cevaplamış: " Bir yerden başlamak lazım! "......''
kadını V'den ibaret gören mantık var olduğu müddetçe bizler daha çok acılar çekeceğiz sevgili müget ama o acılardır bizleri daha güçlü, mücadeleci yapan ve başarıya götürecek olan. SON GÜLEN İYİ GÜLERMİŞ :))
-İlk atılacak taş / ilk günahsızın elinde olmalı dedi İsa- patika yolun kahverengi taşları bir bir sökülmüşken dokunaklı bukleleriyle bakıyordu Maria / tansık koruyucusuna
hüzünden yalvarası bir hayranlığa dönüştü dudak kıvrımları bal sarısı gözleri irileşirken / bedeni tümle bütünleşip hiçleşti
-seni çarmıha gerseler de ağlamayacağım / çünkü içimdesin seni yeniden yeniden doğuracağım / bilesin-
merhaba güzel insan yüreğine sağlık kutlarım şiirini geceme düşen bomba gibi saklanacak yer arıyorum mükemmel bir şiirdi artık rahat uyuyabilirim sevgiyle kal ey güzel insan sen gül haline ah mücet sen ne yaptın kardeşim marialar kuşatacak çevremizi fahişe olunmadan da olunur azize hem de en soylusundan aşkla harmanlansın yüreğin
desene / fahişe olmadan olunur mu azize---------------- İnsan kendinden yücesini gördüğünde önce isyan eder ve ille karalar, kabul etmesi zamanla olur o vakitte yüceltir. Bütün evliyalar önce reddedilmiştir, bu biraz da sıradışı olmanın eziyetidir, islamiyette de pek çok örnelerini görürüz. Çok güzeldi sevgili müget, emeğine sağlık var olasın. Sevgimle.
Düş’ün tercümesini yapardık soluklarında duyguların. Halbuki düş tercümesiz bir uzanmaydı gidemediğimiz ve gitmemizin upuzak olduğu yerlere. Düş hayalimizin yankısının değdiği yerdi. Yankı ise beynimizin yüreğimizde esir kaldığı bağırtı.
Feci halde bir bağlılıksın sen.
Kesinlikle feci halde bir bağımlılık ve inanılmaz görünen ve rüya ve vurgunsun. Rüzgarın ıslığı gibi bütün sarp kayalıklarımı dolaşan, koylarımı, açıklarımı gezen.
Senin adın Yankı. Şarap rengine çeken dudaklarından ıslanan kalbimin duvarlarına ardı ardına dizilmiş köle hayallerimize değerdin, bembeyaz vuruşan dalgalardan havalanan zerreciklere. Şahmeran gözlerinden bütün efsanelerin düşlerine akardın su gibi.
Ve sensiz akan nehirlerin bizde bıraktığı uzaklıkta yalnızdın.
Kuşların çığlığı gibiydin. Hazan öyküsünde akşam saatlerine dans eden, milyonlarca defa kanat çırpan, gök tuvaline özgürlüğün figürünü ve yaşamın sonuz enerjisini çizen. Kanatların yankısı ve çığlığın yankısının fotoğrafını çeken, Rönesans’ta geldiğimiz gün yankısı budur.
Bir haritanın sınır boyunda, dağların arasında unutulmuş bir yağmur sonrası güneye iki ayak olan gökkuşağı beslemesisin çocukların çığlıklarında. “Buka baranê vebu” koşar ayak dizleri pantolon yırttığında ay çıkması çocuklar. Ayakları dikenli bitkilere baskın, kanamış derilerine yüzünün güneşini sürmeli. Kulaklarına yankılamalı sonra.
Bir yankısın türkümün avazında, sellerin en çok kalktığı vadilerde hazin hazin söylenen. Ne çare ki kemirilen bir tercümenin çıplak yokluğu.
Kalmak istesen de; çocukluğun unutulmuş acılarını apoletlerinde seviştiren devrin kraterlerinde, ne çare ki bu yankı adam astırır kahpeliğin adam boyu sümkürdüğü yerde. Rüştünü avuçlarında kemik öğüterek ispatlamış karakol kafalı yasaklardan. Korkudan en yüksek gerilim hattından aydınlatan projektör ayaklı zalimlerden, nemlenmeden çiçeklerimin üzerine serpecem seni.
Sensiz öğrendiğim öpücükleri terlemiş sonbahar gecelerinde yıkayacağım kirliliğinden. Mezar taşlarının ve toprağın altında sevdiklerimizden geri kalan kemiklerin huzurunda hem de.
Bir daha nasıl anlatırım seni bilmiyorum.
Onun için çığ kopuşu gibi ansızın kop dağların yüzünden ve denizlere doğru çocukluğunun bütün yaramazlığı, huysuzluğu ile küs.
Sağalt siyatiğimi baldıran acısıyla.
Kollarını bedeninden aç yanlarına doğru, bizim olmayacak denizlerin mutedil dalgalı saatlerinde. Uçmayı öğren gözlerini kapatarak. Işık hızıyla öp sızılarımı, seyranlarımı, kızgınlıklarımı.
Tercümesi vardır elbet upuzaklığın.
Her doğan bebeğin ağlayışı tarif edilmemişte olsa… tercümesi vardır benim yazmalarımın. Deniz kadar uzak dağ gibi yakın hem de.
Çünkü dilimi ısıracak gibi oluyorum her düşlediğimde seni.
Maria, Meri ve Meryem...
birbirlerinden habersiz
ve birbirilerinden uzak olmalarına rağmen
ortak noktaları hiç değişmiyor...
kadın şairler:
mutlaka bu tarz şiirler yazmalı
hatta ağırlık vermeli...
şiir için teşekkürler şair
selam ve saygıyla