ezel
güneş batıyor.
soğuk ve paslı gökyüzü her yeri griye boğuyor. hayaletler volta atıyor kaldırımlarda. şehrin vitrinleri siliniyor, az sulu rakı şişesinde. zaman ayırıyor sanki canı candan teni tenden ömürse çalıyor bizi her telden. benlik duvarını aşamadı birçok cihan-ı mahlukat sonu gelmez boynu bükük arzular gün olur bir gün ahuzar. aşkı kirleten hesapsız aldanışlarımız değil miydi var mıydı cefa çekmeden maşuka varan tellerle örülü saltanatı yıkmadan var mı aşk divanında yanan bizim dediğimiz cümle ateş kıvılcımları bir kelebeğin mumla seranat’ında saklı değil miydi ey deryalı ,dalgalı dünya şimdi beklenipte gelmeyen ziyalara(ışıklara) bırakıp yüklerimi gitmek vardı ezele... selçuk bozdağ ekim/2009 |
kaleminizin daim olması dileğimle
saygılar...