0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1117
Okunma
Usunu esintiye verdiğinde sen,
Nar olurdu pencerende sardunya,
Narçiçeği takılırdı göğsüne iç geçiren mazgalların.
Sarılırdı yarası, amansız haberlerin,
Duvarda nem yarılır, söz düşerdi ortalığa
Söz, en çok bakışlarına düşerdi Gülsen.
Dudakların yorumsuz.
Ah!..Gülsen..
Ne çok yasaklanmış dilde düşlerdin sevmek eylemini sen,
Bir gözetlesen kendini,
Bir dinlesen Gülsen!..
Ayva sarısı tüyleri üşürdü şehvetin,
Sırılsıklam ter olurdu uykusuzluğunda her gece.
Sen, dışarıda birisine üşürdün gizli gizli,
Mamak Türküsünü dinlediğinde en çok,
Nemli duvarların hüzünlü bilgeliğinden.
Kuledeki Memet sana üşürdü Gülsen,
Sen bilmezdin silahını nasıl sıvazladığını.
Samsun asfaltından kimseler uğramazdı içeriye, uğramazdı ama
Sen yine de bilirdin, bilir ve düşlerdin yollarda olmanın hercai tadını.
Diyarbakırlı Bahtiyar çocuk gelirdi aklına; ağlardın.
Dinlemezdin ama arabeski Ahmet Kaya’yı anlardın,
Göçmen kuşları ağırladığından beri yüreğin,
Bir kalp atışında duyardın yaban elde kaldığını dostların ve
Dünyanın ne denli bildik bir yüzü olduğunu,
Sürgün güllerinden tanırdın.
Acı veren kokardı güller, yetmiş iki millet kokardı,
Gizli gizli düşlediğin kokardı arada bir,
Yedi verene dönerdin Gülsen;
Yüreğin; sürgün gülü.
05 Ekim 2009-Antalya