Ölü Sevgiler
Yüreğinin eski sandıklarından çıkardığın mutsuzluklar
Ve mumyalanmış umutlar götürdü seni, Gece gibi kara kaoslarının merkezine. Kimbilir, Karanlıklar prensidir belki senin özlediğin, Belki tanıdığın, Belki de hiç görmediğin... Sen, Bir hayal dünyasında gibi kendinle, Bir "an" gibi benimle kaldın... Ben bütün ışıklarını yaktım koridorların. Attığım her adımın ardında hem, Gün gibi aydınlık bir "ben" bırakarak Geçip gittim yüreğinden. Göremezdin, göremedin de. Çünkü hep karanlıktaydın sen! Çünkü, tutkularının mazisindeki Mahsenlerden çıkıp gelmiştin. Bir an bile benim yaktığım ışıklara takılmadı gözün, Çünkü -sen- ışığa kördün.. Belki mahsenlerindeki yalnızlığının kurbanı olduk, Belki de hayvani arzuların esirliğindeydi yanlış olan.. Ne iksirler hazırlamışsındır sarmaşık mırıltılarınla bilmem, Kandırıp kendini çıkıp derinliklerinden Ve hiç düşünmeden beni sımsıkı boğan... Ne bu böyle canımı yakan, kanatan, kanımı ısıtan; Gölge kuytularında hazırlanmış bir zehir mi yoksa Ardından, Yavaş yavaş aklımı başımdan alacak gibi olan... Neyseki sana olan hislerimi zaman içinde eritebileceğim. Ama vakit gerek bana bu iksir için. Hem, Anlamını resmedip görmek manasını Bu "hiç" in... Karanlıklarını bıraktın şimdi bende. Karanlıklarındaki acıları, sana ait umursadığım Ama konuşmadığın korkularını hem.. Bir de tutarsız bencilliğinde kaybettiğimiz dost tarafımız; Üstelik bir daha asla bulamayacağımız... Bülent Öztürk |