uydum miadı dolmuş bir eylül sözüne...kal demedim hiç dur/duraksız git dedim karşı koymak istedim hep o davetkâr deli dalgalarına gel gör ki yapamadım nihayet aldırmadan güzümün solgun yüzüne uydum miadı dolmuş bir eylül sözüne köhne teknemin yelkeni eprikmiş dümen kırıkmış yolda bırakırmış ne gam vira ! dedim dilindeki ak köpüklü sevda türküsüne poyrazmış lodosmuş aldırmadım yalpaladım su aldım zamanın ötesinde bir yerlere olmayacak bir seferdi çıktığım dönüşü yoktu bilmiyordum kaç gün kaç yıl kaç mildi bu yolculuk cevabı yoktu onun içindir ki hiç soru sormadım bir an geldi ki çağırdığın sularda bir başıma kaldığımı anladım ölesiye yorgundum sen yoktun belki de hiç olmamıştın ibresi koptu yalan pusulanın yönsüz ve yapayalnızdım … işte tam o sırada yaralı bir martı kondu omuzuma nasıl acı çekiyordu nasıl alnımı kanlı kanatçığına yasladım doya doya avaz avaz hem ona hem kendime ilk kez yetim çocuklar gibi saatlerce ağladım … bilmiyorum bir daha ayak bastığımı görür mü ayrıldığım kıyılarım ah nihavendimin körfezi ah durulmuş gönlüm o yüzdürdüğün benim yitirdiğim ay ışığım yar gibi halden anlamaz can gibi deva bulmazım dönüp geldim bak sükûnetine esrik sularının ben kim açılmak kim uzağına alın yazımın dönsem yine yeniden salsam usulca derinlerine dibe vurduğumu duyar mı yosunlarına dolanır mı kancaları paslı çıpamın.. ya da uzat elini kara saçlarıma doladığın palamarı çöz benden yalvarırım çöz de gideyim yemin ederim bana verdiğin her şeyi bırakırım razıyım canım yansın razıyım ardımdan kimse ağlamasın yeter ki unutayım yeter ki azad’etsin beni el-aman dediğim sevdalığım... Ceyda Görk 25 Temmuz 2007 sa: 20.47 |