Mizandaki kuş tüyü
Haya ile yoğrulmuş olmalıydı (pişmeden evvel) hamurun
Mayasına çalmalıydı düşünce, içine düştüğün dipsiz kuyu Bulaşınca karasından, müessir olmamak için bulaşan çamurun Kendi tabiatında, yaratıldığı gibi saf, pak bulmalıydı suyu Bir hikmet esasında sıralanmış Güneş, ay, yıldızlar, kevn muazzam Hem bahar asude, hem de(ölüm öncesi ihtiyarlık gibi) hazan İlmiyle kuşatmış her bir şeyi (Allah’ü Zül Celal) Kaderi kısmeti eksiksiz yazan Bulmalı.. Bulmalı değil mi? Yürürken Allah’a .., Evliyanın miras koyduğu Edebi, ahlakı, huyu Yürü, yaşanılandan ibret alası Yürü, necat bulası fukara başım Yürü hasretine, özlemine, gözlerine Yürü yoluna, sırtında kamburu olan sırdaşın Yürü ki yüzünü göresin, kucaklasın seni o Cehennem erbabından, mülayim haşin Yükün hafifleyeceğine Kırsın dizlerini, kırsın! Mizandaki kuş tüyü Gelgitlerin esiri olan.., Müptezel nefs, utanmalı değil misin? Eğilme zevkine dünyanın, bırak! Eğilmek isteyenler eğilsin Bir hataya nice tövbe Uyan, uyan artık! Sen iradesiz değilsin Vicdan kanatır nedamet Hakikatinden beter şüyu Ne Yusuf olabilirsin (sen) Ne Eyyüb ki, imdada Cebrail gelsin Ne Mekke gibi kutsal şehir, Mükerremsin Ne Yesrib gibi, Medine-i Münevvere sin Ne Kudüs olasın var, ne Kubbet’üs Sahra Ve İstanbul gibi, belde-i tayyibesin Yeter ki aşka dolacak ol, akar Çeşmelerden zemzem suyu Aldanıp ta kendime (sümme haşa) Huda’ya mı küstüm ben?! Hayır! Zulmederek nefsine, noksanlığa düştüm ben Çok acıklı hikaye, dinledim bir düşkünden Bulmalı değil mi? Yürürken Allah’a Evliyanın bıraktığı huyu Ey gönül, edep mi ararsın? Gönül içre (göz dolduran) edebistan Kırk kat elbiseye ne hacet, zinharsın Setr-ül avret, baştan ayağa bir fistan Ahsen-i Takvim üzre, her gönül Hu Ve her yürekte sonsuz nur Derin, dipsiz kuyu Mehmet Sani Özel 25.09.2009 |