Şehit DestanıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bu şiirin hikayesi:
Bu çığlığa kulak verilmesi dileği ile; PKK ile çarpışarak şehit olan Aziz Şehidimiz Mustafa (Çinik) ile iman ve millet davasında tüm Şehitlere Ve serdengeçtilere ithaf olunur Babası o yıl Hac’da iken Mustafa Çinik,1997 Nisan ayında Kurban Bayramı arifesinde Tatvan’da Şehit oldu. Babasına haber verdik ancak bayram arifesi idi.Gelemedi.. Geriye eşi ve İlkay isimli bir çocuğu kaldı. .......... ŞEHİT MUSTAFA ÇİNİK Adı Soyadı: Mustafa ÇİNİK Baba Adı: Cevdet Rütbesi: J.Uzm.Onb Doğum Yeri: Sungurlu Doğum Tarihi: 1972 Olay Yeri: Bitlis Olay Adı: Bahar 3 operasyonu çıkan çatışmada şehit olmuştur Şehadet Tarihi: 12.04.1997 GİDİYOR -1- Dicle nere, Fırat nere gidiyor Şehidimin kanı rahmet ile ummanlara gidiyor Kızılırmak kahrından yay olmuş, feryat ediyor Burada yiğitlerin canı gidiyor Medine müdafii bu işe bilmem ne diyor? Şakinin torunun davetine gidiyor Analar feryat, yavrular can feda ediyor Bilmezler nedendir, kardeşler birbirine ne ediyor Canlar toprağa düşüp yuvaları viran ediyor Anlamadığı senfoniyi ölçü alan çağdaşlar Niçin çare aramazlar, kardeşliğe göz bağlar Kurullarda havanda su döver, kan çağlıyor dağlar. GELDİM! .. YA RESULULAH –2- Yaralı bir ceylan gibi geldim kapına Varmak sana sığınmak için kucağına Her gün ölen milletimin çocuklarının Bir nefes için geldim Ya Resulullah Bende bir kuzu idim anamın Beyaz al gülü idim babamın Sel olan kanları dursun kardeşlerimin Derman için geldim Ya Resulullah Yazıktır Çare bulun dertlere Kıymet verin kıymayın canlara Şanlı Kitap da çare vardır onlara İman, sancak için geldim ya Resulullah Göğsünde zerre var ise iman Bu garip kavgaya hemen z son verin Kendinize gelin bu çığlığa ses verin Himmetine muhtacız ya Resulullah YARDAN AYRILDIM –3- Beni, ayrılığa salan ay –yıldızlı dağlar Can verdi senin için; ciğerim dağlar Henüz koruk olmadan bozuldu bağlar Kınamayın, koç yiğitten ayrıldım Bu gün benim ayrılık günüm Ben bir sevgili yardan ayrıldım Başım; dumanlı, yanar; ciğerim Acım yaman, yiğit yardan ayrıldım Yamandır bize bu acı canlar Yavrum ağlar, babasını ister Mevla’m bu tuhaf girdabı durdur Nusretin göster, er yiğitten ayrıldım Güleri bozulmuş, bağlara döndüm Yavrum koynumda büküldü boynum Tahtan ayrılmış sultana döndüm Ay-yıldız elbiseli yardan ayrıldım İlkbahar vakti bize kış oldu Gurbette ayrılık sana yol oldu Çadır kurmadan ocağım söndü Ocağımı yakan yiğit yardan ayrıldım Her kul,emaneti verir Hak’ka ulaşır Geldi nöbet sana da Melek; ruhunu alır Arımız uçtu, kovanımız boş kalır Bal misali, arıbeyinden ayrıldım Gelin olup tel duvak ile gitmiştim Yavruyu kundağa, babayı sancağa sardım Ruhu Hak’ka ulaştı, cesedi anasına getirdim Canlar canı yiğidimden ayrıldım İşte oğlun, onu bayrağa sarıp da geldim Koyun gibi meleyip dağları, semayı deldim Hak emri bu imiş, böylece bildim Şehit oldu, Mustafamdan ayrıldım Bülbül gibi ayrı düştüm gülümden Ağlasam da bir şey gelmez elimden Dualarla anarım, hiç düşürmem dilimden Ayıplaman bir tanemden ayrıldım Derdime hiçbir ilaç kar etmez Hayali, karşımda; aklımdan çıkmaz Ne söylesem onun için hiç bitmez Divane, söyletme; Mustafa’mdan ayrıldım MUSTAFAM’DAN AYRILDIM -4- Ey dostlar, kınaman ah ettiğimi Kara gözlü Mustafa’mdan ayrıldım Bilmem ne deyip söylediğimi Kara gözlü Mustafa’mdan ayrıldım İnsanlar arasında saygılı, selamlı Her an korur idi yüreğindeki imanı Dili hep Kur’anlı ağzı kelamlı Bülbül dilli Mustafa’mdan ayrıldım Vücudu kan izi, kurşundan yara Gülü solmuş, bülbül başlamış zara Kirpikler simsiyah kaşları kara Selvi boylu Mustafa’mdan ayrıldım Sözleri edepli erkanlı yollu Çiçeği yeni tomurcuk güllü Evimin içinde şen cıvıltılı Gönlü arı, Mustafa’mdan ayrıldım Kimi görsem kalbi gam, gözü yaş olmuş Bu gün bana ayrılık kemendi olmuş Huri misali yardan, sabi candan ayrılmış Adı güzel cismi güzel Mustafa’mdan ayrıldım.. Neylerim hey dünya yalansın yalan Yavrumun ömrünü eyledin talan Telefonda, konuşmanda gönlümü alan Gözüm nuru Mustafa’mdan ayrıldım Divane, çok z sabır dilersin Daim Hak’kı tavsiye edersin Şehidimin ardından dua edersin Yüce Mevla’ma eren oğlumdan ayrıldım BUL BENİ -5- Günahlarım önüme dağlar gibi yağarken Melekler, mizanda günahımı sayarken Cümlemizi mahşerde aynı yere yığarken Mahşer günü, himmet eyle ulu divanda bul beni Dillerim kabirde lal olup şaşırır isem Münkir-Nekir sualine cevap veremez isem Ağır yükten menzilime erişemez isem Himmet et, o zorlu anda bul beni Cehennemde yanacak takatım yoktur Hak’a imanım var isyanım çoktur Yaradan Mevla’mın rahmeti çoktur O gün rahmet sağanağında bul beni Hak dostları maşukunu bulurken Cennetten mis kokular gelirken İman ehli vatanına giderken Makamına komşu diye al beni Aczime acır, Allah; izin verirse Mahmutd-u Ahmet şefaat ederse Hak’ın sevgilisi kılavuzluk erse Divaneyi ihmal etme bul beni BULUNMAZ Kimi görsem dert ile dolmuş Dünyada söyleyin kim gülmüş Kime varsan gözyaşı sel olmuş Burada murat alan bulunmaz Gözünüzü açın ey gaflete dalanlar Hep söylemiş, öteleri bilenler Dünya bahçesine bahçıvan olanlar Emek çeker gülü deren bulunmaz Elbet görürler bir birinin öldüğünü Gül benizlerin kara toprakta solduğunu Bilirler misafirin bir gün gittiğini Gönlünü teselli eden bulunmaz Kimi genç kimi ihtiyar giderler Acel zehrini bal şeker ederler Gelen eğlenemez geçip giderler Gelenlerden geri kalmış bulunmaz Benim için etmeyin çok fazla figan “Levlak-ı levlak” için kainat çekti gam Hani Belkıs, hani Sultan Süleyman? .. Cihana hükmetse kalan bulunmaz HAK’KA ISMARLADIM -6- Ciğerimi yaktın dert ile firkate Baban gitti Mekke’ye sen hakikate Ne ben seni gördüm, sen ki ata Yürü yavrum seni Hak’a ısmarladım İman ile Kur’an yoldaşın Ardından ağlar, kavim kardaşın Resul kucağı inşallah durağın Yürü yavrum seni Hak’a ısmarladım Dünya kalsa Muhammet’e kalırdı Can satılsa onu Karun alırdı Derman bulsa bunu Lokman bulurdu Vade buymuş, seni Hak’aka ısmarladım Hak emri, Şehide’e ölü denilmez Giden ile bilirim ki gidilmez Ana yüreği bu, kolay mı durulmaz Yüreğime gömüp Hak’ak ısmarladım 18.04.1997 Cuma.02.45 Ankara-İlker SELAM, ET -8- Mustafa’m, varınca yüce menzile Muhammed Mustafa’ya selam et Ruhun erişince Arş-ı ala’ya Cümle peygamberlere selam, et Gülüm, burası yalandır yalan Göç eder gider sırası gelen Mahşer günü şefaat eden Hak’ın Habibine selam, et Mustafa’m, ulaşınca Refik’i ala’ya Geçmiş ruhlara bizden selam et Ruhun erişince Levh-u kalem’e Alemlerin rahmetine selam, et Ondan almıştın huy ve husun Hem imanın hemde ismin Yerin cennetedir kesin Ahmed-i Mahmud’a selam, et O Hak’kın Habibine Dört kitabın sahibine Hak mezhepler imamına Tüm tasavvuf pirlerine selam, et Sadıkların şahı, Ebu Bekir’e Şehitler ki, adalet timsali, Ömer’e Haya numunesi, Osman’a İlim menbağı, Hz.Ali’ye selam, et Süründün üstüne cennet kokusu Aıldı önüne sekiz cennet kapısı Havva,Meryem,Asiye, Hatice ve Fatıması Kucak açar, analara selam et Şehitler beraber Hasan, Hüseyin ile Yolun erişince cennet firdevslerine O temiz ruhlara, Hak dostlarına Cümle şehitlere bizden selam, et İnşallah bile olasın Veysel Karani ile Erişesin yücelere, Abdulkadir Geylani’ye Hak, hidayet versin tüm insanlara İlim, irfan sahiplerine selam et Misafiri olduğun yüce makama Aşere-i Mübaşere hem de Hamza’ya Cennet’te Hülle biçen İdris Nebi’ye Adem Seyfullah babaya selam, et Hüseyin ahından yanarım zarı Zeynel Abidin, Muammed Bakır, Cafer-i Sadık’ı Kazım, Rıza,Tak,Naki Harun-ul Askeri Mehdi, hem on dörtmasuma selam, et Peyggamber çicekleri, ashap güllerine İrann, Musur,Endülüs, Horasan erlerine Bedir Uhut, Çanakkale tüm şehitlerine Anadolu, Rumeli pirlerine selam, et Hamza misali, parçalanır ciğerleri dişlenir bile Anadolu, Kafkas, Bosna yiğetlerine Miraç’da Ahmed’in gördüklerine Allah’ın sevdiklerine selam, et Divaneyim tüm insanları severim Senden gayri kim var, kime gideyim Bilmiyorum kime selam salayım İki cihan nuru elinde olana selam, et Sana Destan yazmaya başladım Kendimden biraz kelam söyledim Hak, nasip etti Sefil Derviş’e uğradım İlham aldığım Sefil Derviş’e selam, et Sevenlerin naaşını yolcu ederken Aşıklar Kabe’de gözyaşı dökerken Baban Arafat’a, Hak katına çıkarken Cümle Meleklere bizden selam, et Bizden dua bekleyen canlara Anam, bacım, dedem, ebem dostlara Doğan, Barış bütün dindaşlara Açılınca zaman ve mekan; selam, et Hak, hidayet versin tüm insanlara Cennet ve Cumalullah’a erenlere Eles’den beri hep inananlara Aşkından kalbini yaranlara selam, et Orada buluşunca Bekir yoldaşımla Şehit olup önce giden sırdaşıma Hacı Bektaş, Mevlana, Yunus gönüldaşıma Zulme uğramış, tüm riyasızlara selam, et Şehidim, senden isteğim böyle Divane, o aşktan delidir söyle Ben çok günahkarım, bir dilek eyle Bu kıtmirden Sevgili’ye selam, et 22.04.1977 Ankara-İlker 03.00 VARALIM -9- Babacığım, Resul himmeti bizimle olsun Bu gün ben Hak’ka sefer ederim Seninle görüşmek ahrete kalsın Bu gün ben cennete giderim -Ahiret seferi uzak değildir Git oğul, misafir eder Peygamber Bizim için mnice zorluklar vardır Git oğul, sana mihmandar Peygamber.. Ey baba, bu dünya bilirsin fani Daim baki kalan Rahman-ı gani Yüz yirmi dört bin nebi nerede hani Şehit Hüseyin’in gittiği yoldan giderim -Acep gelsem, olur mu ki bir fayda Ararım, Hacer misali; Merve Safa’da Divane duada, dostların yasta Git oğul, Beytullah’da beklerim Yemyeşil şehitlik gömleği giydim Senden önce o alemde Resul’e ulaştım Baba, beytullah’dasın haberin aldım Yüceler yücesi makama erdim,giderim -Göremedim henüz soğuk yüzünü Dayunca işitmedim tatlı sözünü Ben demeye geldim “Lebbeyk”sözünü Gelemem ben seni Arafat’da beklerim Nisan ayında Rahman’ın rahmetine erdim Takdir-i İlahi bu, amentüye iman ettim Canımı ay-yıldızlı vatana kurban ettim Baba, emanetin sahibine giderim -Cenazeni arkadaşlaırn kollarında taşırlar “Haydin namaz” deyince İsmail Çoşar Müminler dizi dizi namazına koşarlar Ben gelemem, seni İbrahim makamında beklerim Yavrumu kokla hep dua eyle Hakkını helal et çok sabır eyle Bu alemin önü sonu hep böyle Sanki Kerbela’dan geçer giderim - Geldik Kabe’de “Lebbeyk! ..” demeye Hak’ka Ravza’sına yüz sürüp, selama Resulullah’a Sen benden ileri, vardın Allah’a Ben gelemem Mustafa’m, huzurda beklerim Haccını yap da dön emi Bağrını Beytullah’a sür emi Ravza’da huzura benle dur emi Üstüme al bayrağı örter giderim - Taze gülüm düştü, nur oldu Ayrılık hayali gözümde kaldı Benden önce o Resul’e vardı Ben fanide, sen bakide kutlu yere varalım Perdeler açıldı bize yol oldu O ulu Allah’tan bana gel oldu Şanlı bayrak benim kefenim oldu Vatana alkanlar döker giderim - Gönlümün sarayı yandı, yapılmaz Aramıza Hak rızası girdi, varılmaz Hayalin görünür, cismin görünmez Git Mustafa’m, sana gıpta edesim geldi Medine’den aldım bu gün Selamın Havz-ı Kevser’de bekler Resulüm Getir zemzemi ruhum için içirin Hazreti Hamza’ya komşuluğa giderim -Bayram geldi, namazgaha giderler Müminler kurban emrini eda ederler Eller yavrusuyla bayram ederler Git yavrum, Havz-ı Kevser’de göresim gelir Getirin Kitab’ı çokça okuyun Ben ölmedim Arş- Ala’dan bakıyom Ağlamayın ben ulu sefere çıkıyom İsmail misali hakikate giderim - Komutan, emretti tim hareket etti Hak emretti ecelin orada bitti Adını ŞEHİT defterine haketti Git oğul ben yavrunu beklerim Ey milletim! .. İlkay’ımı sefalete düşürme Baba, emanetlerimin boğazından haram aşırma Ana, baba, yar,yaren; Hak emridir, şaşırma Özümüz o, ben Allah’a giderim -Cephede cennet kokuları süründüm Babamın tekbirlerinde Beytullah’da göründüm Vatan olup al bayrağa büründüm Şehidim ben, asıl mülk sahibine giderim Filistin’de silaha karşı taş atan kardeşim Bosna’da düşmanla mücadele verdi dindaşım Burada düşman belli değil sanki sırdaşım Vatan sağ olsun, ŞEHİT olup giderim ŞEHİDİN KANI-10- Her kul borcunu öder, Hak’ka götürür Geldi nöbet sana da sen seni göresin seni Her kulun kazancı mizanına bir gün getirilir Melekler incitmeden götürüler; işte Şehidin kanı Bulunmayınca Hak’ka yarar bir işin Eli boş, yüzü kara olursun bin pişman Derse Hüda; ey asi, dünyada ne yaptın? .. O an izni ilahi ile yetişir şehidin kanı Eyledin canını canlar canına feda Sakın ayrı düşme, Haktan olma cüda Ahiret sultanı eder, o yüce Hüda Şahadet şerbeti içeni sevgili Mevla Ten toprak olur, ruh Allah’a ulaşır Şehit olan varıp menziline yerleşir Divane şefaatini umar, söyleşir Himmet et, ulaşayım durağın nerde? AKIL BAŞTAN GİDİYOR –11- Kaldı geriye bir sevgili bir yetim Açlık belası, dağlarda teslim oldu kadere Hala, teyze,damat,dadı, dayı ahbap davette! Can verdiğin yurdumun TV’si, basını Olaylara ilgi duymaz, vermezler ki ismini Sanki saltanat..Beytullah’da korumalar dizi dizi Garip vatan evlatlar kan içinde karlı dağlarda Yavrular yangında, analar canhıraş çığlıkta çamur içinde Aranır mı insaf, merhamet... piçinde Duyulmaz sesleri, Mozart’ın gürültüsünden Duyulmaz, asalakların el şıkırtısından Nasipleniyorlar, kan üstünde “medeniyet”in nimetlerinden O ana, bu ana..Kurusa da göz pınarları ağıttan Kulaklar pas tutmuş,gözler kör, kalpler sanki çelikten Fabrikalar üretir, insan ölsün diye eşit çeşit silahlar Kardeşi kardeşe kırdırır, karınları şişer sermayedar ilahlar Tuzu kuru, beli silahlı darbeci beyler Sana şehitlik veren ruha hançerini çeker Atmamış nere gitse benliği, siyasi ağalar En temiz olması gerekenden dünyalık sağlar Aziz naşı teşyie gelmezler, kar etmezse yıkılası partisi Keyifler yerinde, cepler dolu, yaparlar iktidar valsi Olur mu “ebter”in elat acısı, olmuş siyaset orospusu Törene gelmişler güya, makarana dansı seyredercesine Hoyrat hoyrat bakıp, şehidin namazına özünden koparcasına Boş ver gelmesin etkililer. Melekler, çıkar yasına Baksınlar hoyrat hoyrat, sular akar.Döner, her şey aslına Duyuldu haberi Mardin’de Van’da İstanbul’da Başladı vicdan sahipleri Çorumdan. Mardin’den figana Dostlar, divaneler kan ağlar.Ses yok.Yetkililer bigane Ne zaman tedbir alınır; göz yaşına, bu kana? .. Milletin gencecik yavruları, kör dövüşüne feda edilir Halkın kıt kaynakları dipsiz bir kuyuya boca edilir Çözüm ne? Kim kafa yorar? Barışa nereden gidilir? Nedir bu baş olma hırsı..Bildikleri yıkılası partisi Ne garip millete yabancı partileri bu iktidar hırsı Tedbir bilmezler, çare bulmazlar, görmezler olanları Çekerken analar, gardaşlar, yarlar yiğit acısı Ebleh, din tacirlerini almış yayına kaçıncı Suut yolcusu Olmuş “ebter” siyaset orospusu, yapıyor yukarıda iktidar dansı Aldırma Şehidim, küllü irade tecelli ediyor Bir basit saltanat uğruna, akıl başattan gidiyor Hançer çekilmiş, hakikate bakmazlar ki ne diyor? .. Bu nasıl sistem, kardeş kardeşe kurşun atıyor Doğru söyleyen ya içeride yatıyor ya da..yutuyor Kör dalaşında, Aman Allah’ım! .. Ne ocaklar sönüyor? Keyfi yerinde ağaların..Ahkam kesiyor Dolgun maaşlar, istediği yerden çekiyor Sermayedar servetine servet katıyor Nasıl vatan, doğu –batı birbirine katılmaz? Neden vatan savunması hep beraber yapılmaz Hedef aynı ise, niçin aynı yere atılmaz Bir tarafta şampanyalar açılır Bir yerlerde ecel terleri dökülür Yiğitlerin başı gövdesinden sökülür Millete kin tohumları ekilir, gürleşir Tez elden çare bulun yoksa güçleşir Düşman pusuda bekler, beraber olur birleşir “Filistin’de silaha karşı taş tan kardeşim Bosna’da açık düşmana mücadele verdi dindaşım Burada düşman belli değil, sanki sırdaşım” Kılıcı yapan aynı ustadır, seyreder bizi Sarp dağ başlarında vuruştururlar, kırdırırlar bizi Üzerimizden sevgi çekiliyor,kalıyor düşmanlık izi Aydınların beyinleri, birlik için işlesin Barış için; seferberlik başlasın Ozanlar herkese sevgi anlatsın “Bir olun iri olun diri olun” birleşin Fabrikalar kapanmasın işlesin Koç yiğitler; istediği yerde kışlasın Ocağımız; cılızda olsa, yakın sönmesin Sularımız; bulanık olsa da hep akıp çağlasın Akınımız; yavaş olsa bile devam edip durmasın O taraf ruhsuz, bu taraf hissiz Sakarya’dan geçtim yolcu ettikten sonra Beyinler mefluç, halk kaygısız Can verir elbet, kaygısızlık olduktan sonra Can yavrular, bu gaflet olduktan sonra Bu Bayrak’tan iyisi mi var ki, dikesin? .. Neyi, niçin, neden, kimle yaparsın Kimin, neyin adına bu kanları dökersin Hilal’i boğmak için Haç’ın beslediği kargalar! ..Karargahlar.. Bu dava; yüce ülküler davasıdır, asırlar ötesine geçit Bulunur elbet bayrağı hep yüksekte tutan kahramanlar Mustafa’nın ruhuna yabancı olsalar da, olunur yoluna şehit.. Nisan 1997 Ankara /Çığlık |