ÖLÜM GİBİYDİ GİDİŞİN___________çelik parıltılı keskin kara saplı bir bıçak gibiydi gidişin insafsız ve yok edici nefes nefes acı nefes nefes zulüm ve kahredici ölüm gibiydi ölüm gibiydi evet ardında simsiyah bir sonsuzluk bıraktığını hiç ertelenmeyecek kadar kesin ve karşı konulamaz olduğunu bilerek gelen alıp götüren ölüm gibiydi başka tarifi yoktu ki bu boşluğun tutunacak tek dal bırakmayan göz gözü görmez bu katran karanlığı ve ardındaki yalnızlığı bu aciz kalemim başka nasıl tasvir edebilirdi ... tevekkül sabır sükûn ve sükût o sonsuz ve "her şey " olan "hiç"likte bir başıma noktaydım zerreydim ve büyüme çabasından vazgeçmiş bir hücreydim içimde taşıyordum hasretin çekirdeğini ağıtlar yakmıyordum ardından hayret gözyaşları dökmüyordum sel gibi yalnızca o yarım ve yorgun bir kaç saat çaldığım uyku denilen mabedin loşluğunda her sefer aynı resmi görüyordum bir sır gibi ne yana dönsem o resim çıkıyordu karşıma yüzü gözleri dudakları saçları sen ve fısıldar gibi tekrarladığı iki kelimeyle aralanıyordu dudakların sesinde hazin hikayemizin serencamı gizliydi "beni unutma".... "unutma beni"... her fısıltın bir balyoz bir gürz gibi çarpıyordu yüreğime uğultuyla çoğalıyordu sadası yankılar bırakıyordu bir mıh gibi saplanıp paramparça ediyordu yüreğimi deli gibi fırlıyordum yatağımdan seher vakitleri kör kuşlar gibi savruluyordum camlara çarpa çarpa bin parçaya bölüyordum kendimi artık iflah olmazdı bu can kuşu biliyordum alaca rengi artık kan revandı ve ebedi hüzünlere bulanmıştı kırık kanatlarında götürdüğü sevda türküleri ve bir zamanlar hani her sabah uyandığımda yanımda seni bulduğum günler gibi rengarenk ve ışıl ışıl parlamayacak artık hiç taşımayacaktı sevda rengini ... koyu kurşunilere sarmalandı akşam vakitleri artık tepeden tırnağa yılgın ve kül rengiydi yaşamak yaşamaksa eğer bunu adı tadı dilime sıvanmış kinin gibiydi ölüm gibiydi gidişin tarifi yoktu başka habersiz sessiz ve ani ecel gibiydi... CEYDA GÖRK... |
yüreğinize sağlık.
sevgi ve saygılar