ÜRKÜYORUMgecenin konukluğundayım çoklardan birinde ben çayımı yudumluyorum/o karanlığı baş ağrılarımdan dem vuruyorum ona muzdaripliğim aşmış milleri homurduyor konuştukça ben sıktığını hissediyorum dişlerini, paslı raylar geliyor aklıma en dostumdun hani diyorum, ürkütme dilimi sende olmazsan? sende olmazsan, kime anlatacağım beni? biliyor musun? delirtiyor ses/sizliğin sesi ürküyorum uğultusundan! tutamadığım sözlerime bin öfke var bakışlarında aşamadıklarıma kara kusuyor, katran kar beyazı sanırsın yazamıyorum diyorum hayli zamandır yazıyor da yazamıyor/anlatamıyorum aklımı arama ilamı çıkarmışlar sokaklarda aptal gülüşlü bir afiş süslüyor duvarları yakalayana ödül sunmuşlar, bedel bin yıllık saltanata peki neredeyim ben söyler misin diyorum varsın bir ömür kavrulayım lavların koynunda ben bulayım, akıl cellatlarından önce beni! hangi sokaklara gömdüm güvenimi hangi caddelere sattım özlemlerimi hangi yıllara sundum çocuksu düşlerimi hangi suret-i beşerlere sattım bir gülüş bedeli yedi rengimi yeter diyorum yeter, azad edin beni! kahramanları üstüme geliyor hatim indirdiğim kitapların cümle dünya edebiyatı hükümler veriyorlar infazıma dolmuş miadlarda beyhude arayışlarım telaffuzsuz sözcükler cenke çıkmış beynimde uğulduyor kılıç şakırtılarında kulaklarım korkuyor muyum? hani yoktu lügatımda? meydanları da kalmadı erliğin savaşacak bu ne telaş ki, tedavüle gömülüyor erdemler düdenler taşmaya yüz tuttu kusacaklar az daha istifliyorum sözcükleri ansiklopediler sırada yeni basımlarda mı bulacağım mealini çok şey değil istediğim, birkaç kelam beş heceye tekabül bulan varsa, bilen varsa söylesin yemeden öğün niyetine son kez beynimi! onur derlerdi adına kaldı mı bileniniz? saygı gelirdi ardından, koşar adım koşulsuz erdem, isimlerinde mi kaldı delikanlıların salt güven vardı hani, el ense cıgara tüttürdüğümüz üstüne, bulunca dostluk derlerdi galiba, iki başlı, iki hece, kutsaldı ölümden ötesi yoktu yetecek gücü hani? bir de.. bir de aşk diyorlardı adına, öyle garip işte tek hece resti çekti mi dizlerine çökerdi dünya insan derlerdi hepsine topyekün hani insanlık! var mı anımsayan, bilen var mı? hangi hücrelerde doldurmakta müebbetini yada çekildi mi çoktan ipi? sehpalar tekmeye ödedi mi diyetlerini çoktan peki ben neredeydim söyleyin! hangi kahrolası zamanlarda harcadım usumu hangi takvimlere çizik attım şuursuz hangi akrep kovaladı yelkovanı koşarca hangi dipsiz yürekleri doldurmaya çalıştım, kör/sağır neredeydim söyleyin! çığlıklarım geri dönmekte bana, muhatapsız gece nerede, bunca susamazdı sabırsız? aralıyor gözkapaklarını, tüketmiş gücünü hırıltısı bu kez esniyor kocaman ağzıyla girip yok olmak istiyorum bir an, geri dönüşsüz kalırsam, bin yıl zarardır doğaya atıklarım bile sus diyor sus ve uyu… ve tek cümle çıkıyor dişleri arasından, mırıltıya benzer senin dünyaya gelmen bile hataydı! sabah olacak şimdi sus ve uyu saçmalıklarınla bozma ahengini dünyanın, raksını sus sus ve uyu araladım dünyaya açılan perdelerimi gün doğmuş sabah olmuştu varken ben yok olan insanlık gibi ben de yoktum görünürlerde! yoktum! Mezopotamya’nın Asi-l Kızı |
sizi ayakta saygıyla alkışlıyorum
heval..