Son Çay Son Buse
Hep hoş gelmiştir nefse nefise, kalsak de nefes nefese.
Bir gülün teninde gülümser gönül kuşu, sığmaz kafese. Değerken dudaklarım bardağın has tenine. Değecek ölüm nefesi ben mücrimin tenine. Demliğin nefesi üşür, can çekilir tenden. Çayın demi armağan,kara gözlü periden Sorulur hep ahvali demleyenden içenden. Bir zamanlar, bir İbrahim geçti bu seherden. Ne Nemrut’un ateşinden korktu ne ölümden. Ölüm, rengi flu at,şikayet ayrılıktan. Ölüm sıcaklığında dudağa değen son çay. Tavşan kanı busedir ölüme giderken çay. Damarlarda kan donar titrer gökyüzünde ay. Ölümü ölümsüzlüğe sıcak merhaba say. Razıysa her şeyin sahibi mezarın saray. Çay demliğin aşkıdır, bardağın mürüvveti. Ölümdür tavşan kanının dudağa diyeti. Gelen haktan gelir kabulümüz deriz hay hay. Bu cihanda ne dem gördük ne devran sürdük. Gönlümüzde hep sevgilinin aşkı vardı sanma ki hürdük. Ölüm, bir busedir hem merhaba hem elveda. Hep dipnottur hayata, dostlara acı veda. Cümle, söz vermişiz Mevla’ya kalubelada. Bize gurbettir bu dünya, sılamızsa ukba. Buğulanır gözlerimiz ölüm buğusunda. Hiçbir fikrimiz yokken sonsuzluk hususunda. Ölüm sıcaklığında dudağa değen son çay. Dalarken nemli gözlerimiz elemli, büyülü boşluğa Uyanırız ancak Azrail’in ilk ve son randevusunda. Ve, Ölüm sıcaklığı olur dudağa değen son buse son çay. Ukba’da kaşane isteriz,dünyada kalsın kerpiç saray. Ankara,12.09.2009 İ.k |