Ölümsüz Aşkın Ölü Kahramanlarıydık
Sina dağından süzülen bir vahiymiydi yakarışlarımız,
kızıl denizlerin nurumuydu gözlerindeki mucizevi icabet, Adaletsizliğin zulmü şüphesiz ki ellerindeydi senin Sen ve bendik. Biz inançsızlığımızla tepeden tırnaga iki kavimdik. Olası ihtimallere boyun bükmüş, Zamanın en diktatör yöntemleriydi savunduklarımız.. Boğulurken yalnızlığımızın hükmettigi yerlerde, Sapan taşıyla öldürdüğümüz sevdalara ağladık.. Dökülürken yaldızlı bakışlar yüreğimizden, Dört tarafımızdan süzülen ateşler içinde yandık.. Varoluşun ruhani itikatlarından sıyrılıp, Ellerinde dört nala koştuğumuz sevdalara aşikârdık. Bakarken omzumuzdaki kiramen katib’in ellerine! Yazılan her vazifeyi kendimize bölüp, Yitirdiklerimizle çarptık.. Sonuca varan mantık tutkusuna aldırmadık, Unuttuk.. Biz sevdalıydık.... Duygusuz dünyanın akılsız filozoflarındandık.. Şahmaranın pullarından dökülen / Üç harfe bağdaş kurup, Tüm yolları bağladık.. Biz yaratılmışlığın mısralarında, Uzun kubbeli amansız bir iştahtık.. Çözerken karanlık aşka suretlerimizi Sağlamasız çarpanlara ayrıldık.. Bölündük... Diri aşkların ölü çırpınışlarıydık.. Ben cesurdum sen korkak.. Hayat varsa ,ölüm de vardı... Biz ölümsüzlüğümüzle hayatı ertelediğimiz yarınlara astık.. Geceyle gündüz zıtlığından doğduk, Sevmeden nefret olmazdı Aydınlık yanımızla karanlık tarafımızdan ayrıldık.. Ve kıyamet dedikleri bir akşam ezanında Geç kalmışlığın yüzüstü aşklarına bağlandık. Verilen selayı sağırlığımızla yaşadık.. Sevdik.. Yandık... Yalpalandık.... Ama yalnızca ölümsüz aşkın ölü kahramanlarıydık... . |
Anlam dolu, yürekten, çok hoş olmuş...
Yüreğine sağlık..