BİLİYOR MUSUN?
ihantle yaralanmış bir yüreğin,
mümkün müdür kanamasını durdurmak? yanmış bir yüz, güler mi eskisi gibi aynalara? şimdi ne umuyorum biliyor musun sevgilim... deymeyeydi hiç gözlerin gözlerime. gözlerin kalbime kurşun, damarlarıma zehir olup akmayaydı. hücrelerime yayılıp, ölümle gelen uyuşturucu gibi, hapsetmeyeydi varlığımı. zira zehirlendim artık, her hücrem bağımlısı kokunun. ve ben ışık görmeyen dört duvar arasında mahkum misali, esir misali, özgürlüğümü arıyorum zindan yüreğimde; bir kırıntısını bulsam sanki, gülüverecek çocuksu gözlerim. çünkü ben her adımda, her boğumcul nefeste, yüreğimle ilerliyorum bitişe. yani zehirlendiğim gözlerle, yani hapsolduğum varlığınla, yani içten içe ince bir sızı, geçmek bilmeyen ağır bir yarayla. şimdi ne umuyorum biliyor musun sevgilim ellerim tutuşmayaydı ellerinle, soluğunu soluğumda duymayaydım, ve içinde sen olan tüm hayallere kapataydım fikrimi... şimdi, şimdi ne umuyorum biliyor musun? söküp atayım bu kendinden deli yüreğimi. bırakayım bir yol kenarına veya herhangi bir çöp konteynerine. yani geçeyim tüm düşlerden. zira ölmek ve yaşamak arasında, çarpan bir kalpten ve soluyan bedenden başka, var mıdır bir fark? hadi konuş artık sevgilim!... esir bir kalp ve nesefini yitirmiş beden, yaşasa faydası var mıdır? hükmedemediğim yüreğimde, sensizlik ölümle eşdeğer, adını yaşamaksa nefes almaktır... |
Şimdi ne umuyorum biliyor musun?