Susma !
susma
çağlasın mutluluğa özlem mühürlü dudaklar belki öpülücek bir kaç toprak bulunur ölümden uzak göz gözü görür belki göz gözü görmez sancılarda ve beyaz bir güvercin neşesi yeşerir bütün renklere aşık bahçıvanın tek renk sen ona tek düze de diyebilirsin yaşantısına susma belki bütün bahçıvanlar dudaklarına odaklıdır çiçekler sudan çok sevgine muhtaçtır şaşkın karmaşıklıklarla boğuşma sessiz sedasız üzme beni balkonda güneşi bekleyen güneşlenmeyi bekleyen güneşi muhabbete bahane eden ’ki deyimde kahvehanedir karşılığı’ gönlüm! öyle ıslak ve çaresiz işte ki çare belki konuştukça koklaştıkça büyüyen bir organizma sonra kapıda gözüm gözüm! bak oraya sessiz sedasız da gelebilirsin öyle ki sen sessiz sedasız da konuşabilirsin sen ne yap ne et susma hani susamış bedevilerin çöl’ü göl sandıkları o an vardır ya kurumuş dudaklarında ağlamaklı Allahım kurtar bizi bu dertten dedirten usanmışlıkları akıllarında hayat dolu yollar değilde sevda dolu anılar biriktirirler fakat konuşacakları çok anlatacakları az şey vardır çünkü susamışlardır ve susuşmak çok tecrit cezadır susma çünkü sen sustukça hüsran dolu geceler geliyor her gördüğünü sen sanan sana hasret yanakları al al kimsensiz bir çocuğun göz pınarlarına duygusal çöküşme bir kaç gözyaşı sonra ıslak yastıklara taşıyamadıkları sen yüklemeler öznesiz kalıyor odalarım garip ve muzdarip iklim kuşakları ölüm çığıran notalar en olmadık yerlerden bile sesler geliyor tergenmeyen alışkanlıklar sigara içki falan ölüm yaşamayı istiyor ıssız yaşamayı ölüm sanıyor kalabalıklar sen susma sıra gelerek sana yaklaşıyor acıların kadar konuşsan yeter aslında kaçmadan yüreğinin sesinden saklı gizli damlalarını göstere göstere girerek kapıdan çalmadan tıngırdatmadan sadece seslensen yeter gönlüm balkonda gözüm kapıda bu denli densiz ıslanmışlıklarla koyup gitme beni yine ortada kelime hokkabazı cümleler tedarikli olsun diye bir kaç noktalama işareti ne bileyim şöyle içten gelen ve geldiği yere yakışır sarılmalar mesela unutmadan buğusunu özledim gözlerinin gülüşlerin hala aynı cebimde öpüşlerin sonra... bir dudak tiryakiliği... sevmek seni işte öyle çocuksu aceleci ve saf çoğu kirlenmişliğin engel teşkil ettiği virane evlerin yoksul ama gururlu seslenişleri yarım yırtık tutkular pskolojik gerilimlerle dolu zifir yalnızlıklar sonra susma söyleyecek tek cümlem kalmadı bulanık bir pazar sabahı |