DEMİR LEBLEBİ
ÜST NOT: BU ŞİİR, EDEBİYAT YOLCULUĞUMDA 35 YILLIK ARAYIŞIMIN SONUCUDUR... SONUNA KADAR OKUMADAN LÜTFEN YORUM YAZMAYINIZ.
DEMİR LEBLEBİ Bu şiir tek kelime/ tek hece Çözdükçe/ çözüldükçe… düğümlenen bir bilmece “ Kavuşamazsın Aşk olur” öyle mi? Aşk olsun… Aşk olsun… Aşk olsun sana koca Veysel Aşk olsun… Aşk o kadar basit mi? Bu hal: “HİÇ” bitmez, “ HİÇ” tükenmez… Bu hal, Mavinin Aklı Ziyanda, Fikri Firarda olma halidir… Bu hal, Şairin Şerri Şiirle Şerbet ettiği haldir… Bu hal, kanadı kırık bir martının Konacak sol bir omuz bulup konaklama halidir… O martı kanadı kırıkda olsa artık bir Zümrüd-ü Ankadır… Aşkın Atlası’nda en uzak mesafe En fazla bir karış Sol omuzdan kalbe…. Bu hal: Ben, Beni, bana, bende benden sonra Ismin de, cismin de altıncı halidir… Rivayet odur ki, Yavuz Nufel şairdir! Kalan ömrüme yemin olsunki Allah şahidim olsun ki Değilim…. Değilim… değilim…. Şairin her aldığı nefes Bir demir leblebidir… Ve verdiği her nefes Allah adına Allah aşkıyla Her kulunu sevmektir… Ölenle bin kere ölmek, Acıyı bal eyleyip içmektir…. Bu hal yüreğin demir Demirin çelik Çeliğin sevda olma halidir… Yusuf olmaktır kör kuyularda Ya tez kurtar ya bir bezirgan yolla “Beni Kör Kuyularda merdivensiz Bıraktın…” Bırakma! Ve hizmet etmek Firavuna yıllarca Cehennemin dibi Kaç kör kuyu derinliği… Tur dağında dolaşan çoban; Ve Kızıl Deniz’e uzanan Musa’yı mahcup etmeyen Asa Haşa; Ne mutlu yaprak olabilmek bir ulu çınara.. Bu hal, dervişin derilmediği haldir, Bu ermişin eremediği haldir… Bu hal Yunus’un Usu, Mavlana’nın daveti/ duyurusu GEL… “Kim olursan ol yine gel” Gelirim/ geleyim gelmesine de deli kimliğimle mi Gelirim de Ya Közüm küllenirse, Ya Sözüm tükenirse, Ya Ne getirdin, derlerse… Değiliğim yeter mi Ya yetmezse!... Bu hal, Kıldan ince kılıçtan köprü üstünde Tek ayakla dans edebilme halidir… Düşerim… Düşerim… Düşerim Düşlerim…. Düşük yapar düşlerim… düşerim…. Düş… Düştüm… Gülmeyen adamın gül düşer mi düşlerine… Ameledir Şair Tek heceye Gündüz gece Aşk… Şair değilim haşa Şiirin şerrinden korkarım Allah’tan korkduğum kadar Bilirim her şair bir demircidir Ve de her aldığı nefes Demirden leblebidir… Homurdadıkça körük Etrfa saçılan/ oynaşan Her kıvılcım Fezada keşfedilmemiş bir gezegendir Ve O’nun gözleri önündedir… Demircinin asıl derdi Güneştir… Dokunmak /avuçlamak Ve Güneşi zapdetmektir…… Ve alnında demircinin boncuk boncuk erimiş demir/ ter Her biri Bir umman, bir derya eder… Kulak ver dinle arş-ı alaya ulşan bu ses… bu ses… bu sese Çekiç sesi mi denir! Dinle…. Bu sesler: Do- re- mi- fa- sol- la –si’den sonraki Dokuzuncu , onuncu notalar sesidir… Demir döven Demir Bilek… Demire su veren Çelik Yürek Demir bilek, Çelik Yürek Kazma Kürek.. Tek heceye IRGATTIR Şair: AŞK… Demir, kor ateşler içinde kordan kor iken su ver/ tavdır deniz kase/ yetmez.. su taşısın karıncalar kavillerince La fonten’den asılarca önce Atıldığında İbrahim Urfa’da ateşlere Karıncalar… karıncalar… Ağızlarında su taşıyan karıncalar…. Karınca karaınca katar katar karıncalar… O karıncalarki; Yazların neşesi Cırcır böceğine Kışın ortasında/kapı önünde “Şimdi de biraz oyna” demezler Kapıdan geri çevirmezler… Karıncalar Yine su taşısınlar Karınca kararınca agızlarında denizlere.. Bu Hal: Katran Karası kara gecelerde Kara Toprak Altında Kara gözlü kara karıcanın Göz bebeklerinde Işıktır, fer’dir Asıl mesele: O fer’le Karınca gözlerinde fenerle önünü/ dününü/ yarınını göremektir… Demir denizi emince, Demirci hüneriyle Kılıç kınına dar jilet keskinliğinde… örs / çekiç nağmelerini dinle… bu sesler bu sesler, çekicin örs ile zifadır… Bu sesler, Do… Re… Mi.. Fa… Sol… La… Si… den sonraki notalardır… yar boynu kılıç vurmaz / işlemez kan akmaz, can çıkmaz boş damar/ ruhsuz beden ben de, bana has, bence, kendimce demir artık demir değildir Allahım bu nasıl bir bilmece? deniz çözer su çözer demir çözer, çelik de AŞK: ÜÇ HARF TEK HECE… VUSLAT… FENA FİLLAH… MERTEBE… AYRILIK… İŞKENCE…ÇİLE… demir de benim deniz de su da benim, kılıçta akmayan kanda çıkmayan can da benim ben senim… ben senim… ben senim… ben senim… sen ben misin!?… örs üstü köz, köz üstü söz döv… döv…döv… söz kabına batır/ su ver sevda çeliği çıkar örs üstünde örseleme beni en derin anlam: anlamsızlıkta ummanlar ortasında yunuslardan yardım istedim yüzmeyi değil, boğulmamayı öğretiler ve en derin deniz kendim gerçeğiyle boğuşurken ben yüzmeyi istedim, uçmayı öğrettiler sen benim can içinde konuşan can içinde koşuşan, çan çiçeğimsin… Gün gelir han yıkılır baykuşlar tüner virane Hancı ölür Eti- kemiği börtü böceğe amade An, Şairin Şerri Şiirle Şerbet ettiği andır… Bu an “Aklı ziyanda fikri firarda Mavinin” Deilik med-cezirlerinde “ hiçlik” mertebesinde Kendi Elleriyle deli gömleğini Biçtiği/diktiği/ giydiği andır.. sen benim imgeler içinde mecazımsın… Anlatabildim mi, anlayabildin mi, Hâlâ anlamadıysan Evin yıkılsın Baykuşlar tünesin viranene Akrepler yılanlar yuva yapsın gecelerine.. ben senim… ben senim… ben senim. ben senim…. sen ben misin… Enel HAK… İŞTE AŞK…. Yavuz Nufel/Nisan 2009 |
İnsanı olduğu yerden alıp kimi zaman masal alemine kimi zaman bir viraneye kimi zaman da bir dağın zirvesine götürüyor... Bir kelebek gibi ordan oraya konmuş şiiriniz... Naif ama bir o kadar da güzel...
35 yıllık emeğinize değmiş...
Bernaca sevgilerimle....
Dip Not: Bende sizi daha önce Sami Dündar'ın sayfasında görmüştüm... Onca yıldan sonra burada da sizinle karşılaşmak hoş oldu...