ey sevgili...
gidişin acıtmadı bu defa...
ve gidiyorum deyişin yakmadı sır gibi kayboluşların yanında. hüzünlü bir veda değil artık gözden ıraklaşman, gitme yar güneş doğmadan, gitme yar diye sızlayan yüreğime su serpmeden, gitme elveda demeden bir daha... ne olur bakma öyle masum bir çocuğu ağlatmış gibi, bükme boynunu artık. geleceksin biliyorum ve bekliyorum, umuda açılan son kapı olsa da gözlerin, ben hep aynı yürekle zikrediyorum adını. yeniden doğmanı arzuluyorum, gönlümün yalnız,ömrümün kısır çağında ve ben seni seviyorum gülüm. belki tomurcuklar açmadı henüz, yeni filizlendi belki kır çiçekleri, ben senin toprağını seviyorum sevdamla suluyorum,her gün her karışını. gitme yar elveda demeden... son bakışım da olsa hilal kaşlarının hapsettiği gözlerine, söndürme ışığını kapatma perdelerini, gitme... bütün nehirler sana akar yıldızlar sana hayran gökyüzünde. bak!dağlar duydu feryadımı ’’ferhat’a yol vermeyen şirin’e azap olan dağlar’’ gitme ne olur... tam yeniden almışken yaşamanın tadını, çaresizliklere inat bulmuşken içimde büyüttüğüm sevginin son sahibini, gitme... terk etme ey sevgili! bırakma beni, gitme... gülbey... |